20. Hukuk Dairesi 2017/7868 E. , 2020/914 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı Hazine vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; ..... mevkiinde bulunan ve sınırlarını belirttiği taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Yargılama sonucu mahkemece 08.03.2007 tarih, 2004/329 E., 2007/45 K. sayılı kararı ile fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 18704,59 m2"lik yere ilişkin davacının davasının kabulü ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.05.2007 tarih, 2007/2796 E.- 2007/3211 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “... Mahkemece, kazanma koşulları ve süresinin davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. ..... Kadastro Müdürlüğünün 17.2.2005 gün 260/160 sayılı karşılık yazılarında taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması nedeniyle tespit dışı bırakıldığını açıklamış, teknik bilirkişiler ise krokilerinde, taşınmazın batı tarafın tapulama harici fundalık yer olarak işaretlendiği anlaşılmıştır. Taşınmazın belirlenen bu niteliğine göre, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi uyarınca imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olup, imar ve ihyanın tüm olumlu ve olumsuz koşullarının araştırılıp belirlenmesi gerekmektedir. Krokide A harfiyle gösterilen taşınmaz bölümü ...... çayının oluşturduğu kumluk alan olup, hakkında olumlu veya olumsuz bir kararında verilmediği, davacı ve davalı tarafından da temyize konu yapılmadığı görülmüştür.
O halde mahkemece yapılacak iş; taşınmazın güney ve doğusunda bulunan 536, 537 ve 540 sayılı parsellerin (belgesizden gerçek şahıslar adına tespit edilmiş) tespit tarihine göre, tescili istenen taşınmazın 16.11.1983 tarihinde yapılan tapulama çalışmalarında fundalık niteliğiyle tespit dışı bırakılan yerlerden olduğu saptanmıştır. Bu bakımdan taşınmazın bulunduğu bölgede orman kadastro çalışmalarının yapılıp yapılmadığının Orman İşletme Müdürlüğünden sorulması, şayet orman kadastro çalışmaları yapılmış ise buna ilişkin harita ve belgeler ile tutanak ve kararlar Orman İdaresinden getirtilerek dosya arasına konulması, bu kayıt ve belgelerin uzman bilirkişi orman mühendisi aracılığıyla zemine uygulanması, taşınmazın kesinleşen orman sınırları içerisinde kalan yerlerden olup olmadığının belirlenmesi, şayet orman kadastro çalışmaları yapılmamış ise bu taktirde 1984 yılından öncesine ait gizli memleket, orman amenajman haritaları ve hava fotoğrafları getirtilerek dosyaya eklenmesi, bu belgelerin uzman bilirkişi orman mühendisi aracılığıyla aynı şekilde uygulamasının yapılması, taşınmazın 6831 sayılı Orman Kanununun 1. maddesi uyarınca Devlet ormanı sayılan yerlerden olup olmadığının saptanması, uzman bilirkişiden gerekçeli denetime açık rapor alınması gerekir.
Bundan ayrı, taşınmaz imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğu gözetilerek davacının veya babasının hangi tarihte taşınmazın imar ve ihyasına başlandığı, imar ihyayı ne şekilde sürdürdükleri, hangi tarihte imar ve ihyayı tamamladıkları hususları keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulmak suretiyle açıklığa kavuşturulması, dinlenmeyen davalı Hazinenin gösterdiği ...’ın aynı şekilde dinlenmesinin sağlanması, davacı dava konusu yeri babasından satın aldığını iddia ettiğine göre, dava konusu yeri hangi tarihte babasından satın aldığını yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak belirlenmesi, satın alındığı tarihten dava tarihine kadar davacının bağımsız 20 yıllık zilyetlik süresi dolmamış ise bu halde davacının babası.....akımından da 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince miktar araştırmasının yapılması, belgesizden taşınmaz edinip edinmediğinin Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlükleri ile zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edindiği taşınmazlara ait tapu kayıtlarıyla kadastro tutanakları ve tescil davalarına ilişkin dosyalar bulundukları yerlerden getirtilerek miktar sınırlamaları yönünden gözönünde tutulması, Hazinenin savunmasında açıkladığı ..... Sulh Ceza Mahkemesine ait 2004/32 esas sayılı dosya mahkemesinden getirtilerek taşınmazın niteliği açısından değerlendirmeye alınması, 5403 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/2. fıkrası uyarınca taşınmazın bitişikte akan ...... çayından yararlanılarak sulanıp sulanmadığının belirlenmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırıdır.......” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonunda; dava konusu yerin tereddütsüz olarak kadimden beri orman olduğu zaman zaman dava konusu yerde orman aleyhine daralmanın oluştuğu gerekçesiyle; davacı ile davalı Hazinenin davalarının reddine, müdahil Orman Yönetiminin davasının kabulü ile, dosyada mevcut fen bilirkişiler ..... 14/07/2009 hakim havaleli rapor ve krokilerinde .... ili, ..... .... köyünde (A) harfi ile gösterdikleri 18.704,59 m2"lik kuzeyi kumluk saha, batısı tapulama harici fundalık, doğusu dere ve 540 nolu parsel, güneyi dere ve devamında 536-537 nolu parseller ile çevrili yerin orman niteliği ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan tapusuz taşınmazın TMK"nın 713. maddesine göre tapu siciline tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu yapılmamış, genel arazi kadastrosu ise 1984 yılında yapılıp 27.05.1984 tarihinde kesinleşmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine 20/02/2020 gününde oy birliği ile karar verildi.