Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/11315
Karar No: 2017/1780
Karar Tarihi: 07.03.2017

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/11315 Esas 2017/1780 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davacı, 13 parsel sayılı taşınmazın %50'sinin kendisine ait olduğunu iddia ederek tapu kaydının iptalini ve kendi adına tescilini talep etmiştir. Davalılar, taşınmazın satın alındığı ve şirkete kiralandığı iddiasıyla davanın reddini savunmuşlardır. Ancak davalı ... taraflar arasındaki inançlı işlemi kabul ederek davayı kaybetmiştir. Mahkeme, diğer davalıların kötü niyetli olduklarının araştırılması gerektiğini belirtmiştir ancak gerekli incelme yapılmadan hüküm verilmiştir. Bu sebeple Yargıtay, kararı bozmuştur.
Kanun Maddeleri: Tapu kaydında ismi geçmeyen ancak asıl malik olan kişinin hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin iyiniyetli olup olmadığının tam olarak tespiti önemlidir. İnanç sözleşmesi, yazılı veya “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge olmadığında tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. İnanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilir.
14. Hukuk Dairesi         2016/11315 E.  ,  2017/1780 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.02.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 18.02.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 07.03.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... ile karşı taraftan davalı ... vekili Av. ..., davalı ... İthalat A.Ş. vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: KA R A R
    Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacı vekili 973 ada 13 parsel sayılı taşınmazın, davacının annesi olan davalı ... adına kayıtlı iken, ... 5. Noterliğinin 13/01/2010 tarihli ve 1763 yevmiye nolu finansal kiralama sözleşmesi ile lehtarı davalı ... İthalat Şirketi olmak üzere 750.000 TL bedelle davalı ... Şirketine satıldığını, ancak dava konusu taşınmazın 1/2 payının davacı müvekkiline ait olduğunu, bu satıştan davacının haberi olmadığını, davalıların taşınmazdaki 1/2 payın davacıya ait olduğunu bildiklerini belirterek dava konusu taşınmazın 1/2 payına ilişkin tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... vekili dava konusu taşınmazın şirket tarafından satın alındığını ve ... İthalat Şirketine kiralandığını, daha sonra bu şirkete devredildiğini, şu an şirketin davalı adına kayıtlı olmadığını, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddini istediğini, taşınmazın tapuda malik gözüken ..."dan satın alındığını, davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ... İthalat vekili davacının inanç sözleşmesine dayandığını yazılı belgesinin olmadığını, muvazaa iddiasının yersiz olduğunu, tapu kütüğüne dayanılarak taşınmazın satın alındığını belirterek davanın savunmuştur.
    Davalı ..., oğlunun açtığı davayı kabul ettiğini, taşınmazın yarısının oğlu adına kayıtlı olduğunu, diğer oğlu ..., ... Elektrik yetkilisi ..."ın kendi şirketleri adına, sıfıra yakın faizle kredi çekip, kredi borcunu ödediklerinde tapuyu kendilerine geri verileceğini söylediğini, buna inanarak tapuyu devrettiklerini, gerçekte bir satışın olmadığını, bu devirlerden davacı oğluna bilgi vermediklerini beyan etmiştir.
    Davalı ... davayı kabul etmiştir.
    Mahkemece dava reddedilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
    İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
    İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
    İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
    İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
    İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
    Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış
    fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
    Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
    İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
    Hukukumuzda, kişilerin satın aldığı şeylerin ilerde kendilerinden geri alınabileceği endişesi taşımamaları, dolayısıyla toplum düzeninin sağlanması düşüncesiyle, satın alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bir tanımlama yapmak gerekirse iyiniyetten maksat, hakkın doğumuna engel olacak bir hususun hak iktisap edilirken kusursuz olarak bilinmemesidir.
    Belirtilen ilke, TMK’nun 1023. maddesinde aynen “tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde hükme bağlanmış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddede “bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde vurgulanmıştır. Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde huzur ve güveni koruma, toplam düzenini sağlama uğruna tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin iyiniyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.
    Somut olayda, davacı 13 parsel sayılı taşınmazın 1/2 hissesinin kendisi tarafından alındığını ancak tapuda annesi davalı ... adına tescil edildiğini iddia etmiş, davalı ... taraflar arasındaki inançlı işlemi ikrar ederek davayı kabul etmiştir. Böylece davacı taşınmazın 1/2 payının kendisi tarafından alındığını ispat etmiştir.
    Davacı sonraki malikler olan davalıların kötüniyetli olduğunu dava konusu taşınmazın 1/2 hissesinin kendisine ait olduğunu bildiklerini iddia etmiş iddiasını kanıtlamak için tanık deliline dayanmıştır. Mahkemece 17.09.2015 tarihli celsede davalının muvafakatı olmadığından diğer tanıkların dinlenme talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından sonraki kayıt maliki olan davalıların kötü niyetli oldukları ileri sürüldüğünden, malikin ayni hakkın
    yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi olup olmadığının araştırılması zorunludur.
    Böyle olunca, davacının kötüniyet iddiasına karşı daha önce bildirmiş olduğu tanıklar dinlenmeli ve sonraki tapu maliki davalıların durumu Türk Medeni Kanununun 3. maddesi çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.480 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın 15 günlük yasal süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi