4. Hukuk Dairesi 2014/6301 E. , 2015/3420 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Erzurum 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/01/2014
NUMARASI : 2012/507-2014/4
Davacılar S.. G.. ve diğerleri vekili Avukat Mehmet tarafından, davalılar K.. M.. ve diğeri aleyhine 29/08/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne dair verilen 07/01/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Asıl ve birleşen davalar, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıya dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, asıl ve birleşen davalarda; davalılardan K.. M.. tarafından yazılan, diğer davalı M.. M.."na ait yayınevi tarafından yayınlanmış olan “Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri-III” isimli kitapta yer alan ifadelerin, kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığını ileri sürerek, manevi tazminata hükmedilmesini istemişlerdir.
Davalılar, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkeme, yazıda yer alan davacı ve ailesinin ermeni kökenli olduğu iddiasının, dosyada bulunan nüfus kayıtlarıyla kanıtlanamadığını, dava konusu yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; yazının bilgi verme amaçlı olmadığını, yazıda yer alan ve amacını aşan açıklamaların davacılar hakkında kuşku ve düşmanlık yaratacak nitelikte olduğunu, açıklamaların davacıların aile kökeni hakkında bilgi verme amacını aştığını ve davacıların kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığını belirterek, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar vermiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olaya gelince; davalı K.. M.. İslam tarihçisi bir yazardır. Dava konusu beyanların yer aldığı "Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri" adlı kitabın arka kapağındaki sunumda, İslam birliğini bozmak ve gücünü kırmak için çıkarıldığı ileri sürülen fitne veya bozma hareketlerini açıklamak ve göstermek için yazıldığı vurgulanmıştır. Kitapta, tasavvuf adına ortaya çıkmış bir kısım tarikat, cemaat ve grupların yanı sıra Fethullah Gülen ve cemaatine de yer verilmiştir. Uyuşmazlık konusu ifadeler kitabın 353. sayfasında geçmekte olup, aynı sayfanın altındaki dipnotlarda yazılı rapor ve internet sitesinden aynen alıntı yapılmak suretiyle yorum katılmadan verilmiştir. Ayrıca bu iddiaların tekzip edilmemesinin dikkat çekici olduğunu belirterek, hayret edildiğinin altı çizilmiştir. Şu durumda; bu ifadelerin basının hak ve görevleri arasında sayılan bilgilendirmek, eleştiride bulunmak, kamuoyu oluşturmak olarak benimsenmesi gerekmekte olup, davacının kişilik hakkına saldırı teşkil ettiği şeklindeki yerel mahkeme kabulü doğru değildir. Hal böyle olunca, mahkemece bu husus gözetilerek istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile davalıların sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/03/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerel mahkemece davacıların kişilik haklarına saldırı oluştuğuna dair belirlemesi yerinde olup, şu aşamada hükmedilen manevi tazminat miktarını tartışmaksızın hükmün onanması gerektiği düşüncesindeyim. 19/03/2015
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.19/03/2015