14. Hukuk Dairesi 2016/11546 E. , 2017/1742 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 08.01.2015 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 16.09.2015 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 07.03.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacı vekili 08.01.2015 tarihli dilekçesi ile davalı firmanın inşa etmeyi taahhüt ettiği "..." isimli projeden dava konusu dükkanı 07/10/2011 tarihli sözleşme ile davalı şirketten satın aldığını, dükkan bedeli olan 80.000,00 TL peşin olarak ödediğini, akdedilen sözleşmenin 7. maddesinin (d) fıkrasında ise, tapu devrinin kat irtifakları tesis edildikten sonra gerçekleştirileceğinin yazılı olduğunu, 01.10.2012 tarihinde teslim şartı olmasına rağmen davacıya teslim edilmediğini, davalı aleyhine kira alacağının tahsili davası açıldığını, verilen kararın icra takibine konu edildiğini, 20 aylık kira alacağının tahsil edilemediğini, davalı şirket adına 09.08.2011 tarihinde dükkan cinsi ile kat irtifakı kurulduğunu, her bir bağımsız bölümün tapusunun çıkarıldığını, davacıya süresinde teslim ve tapu devri yapılmadığını ileri sürerek davalı adına kayıtlı olan 2039 ada 15 parsel 2/3 pafta, C Blok 19-C dükkan cinsli bağımsız bölümün tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili taraflar arasında yapılan adi yazılı sözleşmenin resmi şekle aykırı, geçersiz olduğunu, taşınmazın fiilen davacıya teslim edilmediğini, tescilin mümkün olmadığını, TMK 2. maddesinin ve 30.09.1988 tarih 2/2 sayılı Yargıtay İBK"nın uygulama yeri bulunmadığını, kaldı ki dava konusu taşınmazın bulunduğu inşaatın % 90 "dan fazlasının tamamlanmış olduğunu, davalı şirketin
inşaata devam ettiğini, proje tamamlandığında taşınmazların alıcılara teslim edileceğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davaya konu taşınmazın tapuya kayıtlı olduğu, satışın resmi şekle tabi olduğu, davacı tarafca dayanılan sözleşmenin gayri resmi olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanununun 706 ve Borçlar Kanununun 213. maddeleri hükmünce tapuda mülkiyet devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması resmi şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır. Gerçekten, davacının dayandığı 07.10.2011 tarihli sözleşme ile davalı şirketin yüklenici ve satıcı sıfatıyla hareket ederek dava konusu dükkan cinsli bağımsız bölümü davacıya sattığı ve 80.000 TL satış bedelini aldığı anlaşılmaktadır. Burada öncelikle davalı tarafından yapılan satış işleminin davacı yararına hukuki sonuç meydana getirip getirmeyeceği yönü üzerinde durulması gerekir.
Eldeki uyuşmazlıkta yüklenici sıfatıyla hareket eden ve aynı zamanda dava konusu dükkan cinsli taşınmazın maliki olan davalı şirketin yarattığı güven duygusuyla davacı ile sözleşme yaparak dava konusu bağımsız bölümü sattığı, taşınmazı sözleşme ile satın alan davacının davalı firma aleyhine açmış olduğu davada ... 24. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.04.2014 tarih, 2013/99 Esas, 2014/123 Karar sayılı ilamı ile rayiç kira bedelleri alacağının tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yüklenicinin arsa payı karşılığı yapmakta olduğu veya arsa sahibinin aynı zamanda yüklenici sıfatıyla hareket ederek (yapsatçı konumunda) inşa etmekte olduğu binalardan bağımsız bölüm satın alınması halinde Türk Borçlar Kanununun 184. maddesi gereğince üçüncü kişiye yapılacak temlikin yazılı olması yeterlidir. Bu nedenle davacının dayandığı sözleşme alacağın temliki niteliğinde olup, temlik işlemi resmi şekle tabi değildir. Davacının dayandığı sözleşme geçerli olduğundan, davanın esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.480 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
07.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.