1. Hukuk Dairesi 2015/13414 E. , 2018/11596 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili ile davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ..."ın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payı ile ... ada ... parsel sayılı taşınmazını oğlu olan davalı ..."e satış, 2740 ada 2 parseldeki 3 nolu bağımsız bölümü ise gelini olan davalı ..."e ölünceye kadar bakım akdi ile temlik ettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı ..., mirasbırakanın dava konusu taşınmazları vefa borcu ve minnet duygularıyla temlik ettiğini, ölümüne kadar birlikte yaşadıklarını, tüm bakım ve ihtiyaçlarının karşıladığını, ayrıca mirasbırakanın sağlığında davacılara da maddi yardımlarda bulunduğunu, başka taşınmazlar da bıraktığını, davalı ..., mirasbırakanın taşınmazı bakım karşılığında devrettiğini, yükümlülüklerini yerine getirdiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, ... ada ... parseldeki 3 nolu bağımsız bölüm yönünden taşınmazın ölünceye kadar bakım akdi ile davalı ..."e temlik edildiği ve davalı ... tarafından akdin yükümlülüklerinin yerine getirildiği gerekçesiyle davanın reddine, davalı ..."e satış suretiyle devredilen diğer taşınmazlar yönünden ise muvazaanın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1934 doğumlu mirasbırakan ..."ın 22.12.2003 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları olan davacılar ... ve ... ile davalı ... ile dava dışı eşi ..."i bıraktığı, mirasbırakanın, ... ada ... parsel sayılı taşınmazını 13.07.2001, ... ada ... parsel sayılı taşınmazın 1/2 payını 19.10.2004 tarihinde oğlu olan davalı ..."e satış suretiyle; ... ada ... parseldeki 3 nolu bağımsız bölümü ise 29.09.2004 tarihinde oğlu ..."in karısı olan davalı ..."e ölünceye kadar bakım akdiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, mirasbırakan ..."ın ölünceye kadar bakma akdi ile davalı ..."e devrettiği ... ada ... parseldeki 3 nolu bağımsız bölüm yönünden mal kaçırma kastının olmadığı, davalının da bakım borcunu yerine getirdiği saptanarak davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddine.
Davalılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, davalı ..."in, babası olan mirasbırakanın tüm ihtiyaçlarını karşılaması nedeniye minnet duygusu ile taşınmazın kendisine devredildiğini savunduğu, tarafların annesi olan davalı tanığı ..."ın beyanlarından da mirasbırakana davalılar tarafından bakıldığı dosya kapsamı ile sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin (bir başka ifade ile malın bedelinin) ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 29.4.2009 günlü 2009/1-130 sayılı kararı). Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
O halde, yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde mirasbırakan ..."ın gerçek irade ve amacının diğer mirasçıdan mal kaçırma olmadığı, kendisine özenle bakan oğlu davalıya minnet duyguları ile çekişmeli taşınmazları temlik ettiği, temlikin, bakım, hizmet ve emek karşılığı gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.