21. Hukuk Dairesi 2015/6369 E. , 2016/1955 K.
"İçtihat Metni"
Davacı, 01/04/2007 tarihinden itibaren sosyal güvenlik destek primi tescil işleminin iptali ile emekli maaşından kesilen sosyal güvenlik destek primlerinin faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Davacı, yaşlılık aylığından kesilen Sosyal Güvenlik Destek Primlerinin kesilmemesi gerektiğinin tespiti ile haksız yapılan kesintilerin iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacı 01.04.2007 tarihinden itibaren bağlanan yaşlılık aylıklarından sosyal güvenlik destek primi kesilmesine dair davalı Kurum işleminin iptali ile davacının yaşlılık aylıklarından kesilen sosyal güvenlik destek primlerinin yasal faizleri ile birlikte davacıya iade edilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacıya kapsamında 01/04/2007 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlandığı, davacının ortağı olduğu Şirketi"nin 14.03.2001 tarihinde vergi mükellefi olduğu ve 30.08.2006 tarihinde re"sen terkinin yapıldığı, Ticaret Sicili Müdürlüğünün 22.05.2014 tarihli yazısı ile şirketin 11.11.1994 tarihinde kurulduğu, 10.01.2014 tarihinde resen kaydının silindiği ve davacının ortaklık başlangıç tarihinin 22.02.2001, bitiş tarihinin ise 10.01.2014 olduğunun bildirildiği, davacının şirket ortaklığı kaydına istinaden davalı Kurum tarafından 01.04.2007 tarihi itibariyle SGDP tescilinin yapıldığı ve şirket kaydının sona ermesi ile birlikte 10.01.2014 tarihinde terkinin işlendiği anlaşılmaktadır.
Şirket ortaklarının sigortalılığı tamamen resmi kayıtlara dayandığından bu sigortalılığın iptali ancak Yasadaki sona erme hallerinin gerçekleştiğinin kanıtlanması durumunda olanaklıdır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı Yasanın değişik 24. maddesine göre, zorunlu ... sigortalısı sayılanlar iki gruba ayrılmıştır. Birinci grup sigortalılar, 24. maddenin (a) bendinde sayılı ve sınırlı olarak belirtilen sigortalılar, ikinci grup sigortalılar ise (b), (c), (d), (e), (f), (g) bentlerinde sınırlı olarak belirtilen şirket ortağı olan sigortalılardır. Hiç kuşkusuz bir kimsenin sigortalı sayılması için ön koşul yukarıdaki bentlerin öngördüğü koşullara sahip olma ile mümkündür. Sigortalı olma ön koşullarının (a) bendi ile diğer bentler arasında belirgin farklılıklar gösterdiği madde içeriğinden anlaşılmaktadır.
Şöyle ki, 24. maddenin (a) bendi dışında kalan (b), (c), (d), (e), (f), (g) bentlerinde belirtilen sigortalılardan sayılmak için ön koşul (b), (c), (d), (e), (f), (g) bentlerinde sayılan şirketler ortağı olmak yeterlidir. Başka bir anlatımla, şirket ortaklarının zorunlu ... üyesi olması için 24. maddenin (a) bendinin öngördüğü koşullara sahip olmaları zorunlu değildir.
5510 sayılı Yasanın 5754 sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde de sigortalı sayılanlar ile ilgili benzer bir hüküm bulunmaktadır. Söz konusu Yasanın 4/1-b maddesi, eski ... sigortalılığının devamı niteliğindeki sigortalılıktır. Maddeye göre; ticari kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle basit veya gerçek usulde vergi mükellefi olanlar, gelir vergisinden muaf olup esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olanlar ve Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin tüm ortakları sigortalı olarak kabul edilir.
Söz konusu hükümler doğrultusunda, şirket ortakları yönünden kapsamında sigortalı sayılabilmek için limited şirket ortağı olmak yeterli olup şirketin vergi kaydının sona ermesinin bir önemi bulunmamaktadır.
Somut olayda, davacı 22.02.2001-10.01.2014 tarihleri arasında şirket ortağı olduğundan, söz konusu şirket ortaklığı devam ettiği sürece sigortalısı olarak kabul edilmesi ve SGDP kesilmesi şeklinde gerçekleşen Kurum işlemi yerindedir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.