14. Hukuk Dairesi 2016/8559 E. , 2017/1669 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, tazminat davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 05.10.2015 gün ve 2015/8367 E.-2015/8464 K. sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalılar tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, TMK’nın 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil talebinin reddine, tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Davalıların temyizi üzerine; ‘’ Taşınmazın üzerindeki muhdesatın bina ve bina üzerindeki eklenti niteliğindeki sökülebilir nitelikte malzemeden oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu konuda yeniden bilirkişi incelemesi yapılmalı, taşınmaza bağlı olan muhdesat ile sökülüp taşınabilir nitelikteki eklentilerin değerleri ve arazi değeri adalete ve hakkaniyete uygun olarak uzman bilirkişi vasıtasıyla ayrı ayrı belirlenmeli, sökülüp taşınabilir kısımların bedeli mahsup edildikten sonra temliken tescil koşullarının varlığı halinde davacının iyiniyetli olduğu da gözetilerek davacının dava dilekçesinde arazinin tamamının adına tescilini de istediğinden taşınmazın tamamının rayiç değeri belirlenerek davacının bedelini ödediği 2.100 m2"lik kısmın dışında kalan bölümün değeri davacıya depo ettirilmek suretiyle taşınmazın tamamının davacı adına tesciline karar verilmelidir’’ gerekçesiyle bozulmuştur.
Davalılar vekili karar düzeltme yoluna başvurmuştur.
Dava, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
TMK"nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, kanun koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK"nın 722, 723 ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin TMK"nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a)Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK"nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK"nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re"sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
b)İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.
Bu koşul dava tarihine ve objektif esaslara göre saptanmalı, fazlalık ilk bakışta da kolayca anlaşılmalıdır. İnşaatın kapsadığı alanın ifrazı kabil ise arsa değeri yalnız bu kısma göre, aksi halde tamamının değerine göre bulunmalıdır. İnşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar, kaldırılmasıyla malzeme sahibinin elde edeceği yarardan daha fazla ise inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açacaktır. (Objektif koşul)
c)Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
Uygun bedel genellikle yapı için gerekli olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde noksanlıklar meydana gelecekse, bunlar taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedeli arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir.
d)Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Somut olayda; davacı dilekçesinde arazinin mülkiyetinin tamamının ya da yeterli kısmının TMK"nın 724. maddesi gereğince ve yakın akraba olan davalılar arasındaki muvazaalı devir nedeniyle temliken tescilini kabul edilmediği takdirde inşa edilen yapılar bedelinin tahsilini istemiştir.
Mahkemece davacının 06.10.2003 tarihli harici satış ve teslim sözleşmesine göre iyiniyetli ve davalıların yakın akraba olduğu ancak, temliken tescil davasına konu taşınmazın ifraz edilemeyeceği nedeniyle davacının temliken tescil davasının reddine, terditli olarak açtığı tazminat davasının kabulüne, malzeme bedeli 232.053,71 TL"nin davalılardan yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm vermeye yeterli değildir. İnşaat bilirkişisi 18.11.2013 tarihli rapor ve 29.01.2014 tarihli ek raporunda dava konusu kümes, bakıcı evi ve fırın evinin dava tarihindeki rayiç değeri bulunmuş davalılar muhdesat ve arazi değeri raporlarına itiraz etmiş ise de mahkemece bu değer hüküm altına alınmıştır. Oysa taşınmazın üzerindeki muhdesatın bina ve bina üzerindeki eklenti niteliğindeki sökülebilir nitelikte malzemeden oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu konuda yeniden bilirkişi incelemesi yapılmalı, taşınmazın sınırları içerisinde kalan muhdesat ile sökülüp taşınabilir nitelikteki eklentilerin değerleri ve arazi değeri adalete ve
hakkaniyete uygun olarak uzman bilirkişi vasıtasıyla ayrı ayrı belirlenmeli, sökülüp taşınabilir kısımların bedeli mahsup edildikten sonra bakiye bedel açısından tazminata hükmedilmesi gerekir. Hükmün bu şekilde bozulması gerekirken maddi hata nedeniyle hükmü sadece davalılar temyiz ettiği halde davacı bakımından da bozulmasına karar verildiği bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından davalılar vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 2015/ 8367 E.- 8464 K. sayılı kararının kaldırılmasına ve hükmün belirtilen gerekçe ile bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalıların karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 05.10.2015 tarihli ve 2015/8367 Esas, 8464 Karar sayılı bozma ilamının KALDIRILMASINA, yukarıda belirtilen nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davalılara iadesine, 06.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.