1. Hukuk Dairesi 2015/11603 E. , 2018/11505 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.06.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... ve vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ...’in, ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını davalı torunu ...’a satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, çekişmeli taşınmazın imar uygulaması ile 14 parça taşınmaza şuyulandırıldığını ileri sürerek, imar ile oluşan taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakanın ihtiyaç duydukça başka satışlar da yaptığını, mirasbırakanın halen adına kayıtlı taşınmazlar bulunduğunu, mal kaçırma amacı olsa idi bunları da devredebileceğini, temlik tarihinde çalışan ve alım gücü olan birisi olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mirasbırakan ...’ın 01.05.2010 tarihinde ölümü üzerine geriye mirasçı olarak davacı çocukları ..., ..., ... ve davacı torunları ..., ..., ... ile dava dışı oğlu ...’ı bıraktığı, davalı ...’ın ...’ın oğlu olduğu, mirasbırakanın, 7821 m2"lik tarla niteliğindeki ... ada ... parsel sayılı taşınmazın ½ payını ve mirasbırakanın kardeşi ... mirasçılarının da kalan ½ paylarını 16.11.2000 tarih ve 1421 yevmiye no’lu akit ile toplamda 2.000.000.000,00ETL ( 2.000,00TL ) davalıya satış yoluyla temlik ettikleri kayden sabittir.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mirasbırakan ...’in emekli aylığı aldığı, başka taşınmazlarının da bulunduğu, temlik tarihinde mal satmasını gerektirecek herhangi bir ihtiyacının olmadığı, getirtilen hesap hareketleri dökümünden mirasbırakanın emekli aylığını vekaleten davalı torunu ...’ın çektiği, mirasbırakanın oğlu ...’ın ( davalının babası ) yanında kaldığı, davalı ile mirasbırakan arasında mirasçılara nazaran daha sıcak bir ilişkinin mevcut olduğu, davalının 1999 yılında üniversiteden mezun olup yeni iş hayatına atıldığı, temlik tarihinde alım gücünün bulunmadığı, mirasbırakanın temlikten sonra 19.06.2002 tarihinde açılan T.C. Ziraat Bankası’nın vadeli hesabında 2004 yılında 3.987,00 TL parasının bulunduğu, anılan paranın nemalanıp 2012 yılında 9.029,00 TL’ye ulaştığı, ancak tespit edilen bu bedelin mirasbırakanın 16.11.2000 tarihinde farklı bir taşınmazını 3. kişiye satmasından elde ettiği satış bedeli olabileceği gibi vadeli hesabın temlik tarihinden sonra açıldığı ve temlik tarihinde mirasbırakanın terekesine satış bedelinin girdiğinin kanıtlanamadığı, öte yandan çekişmeli akit ile ½ paylarını devreden Ahmet Üstünoğlu mirasçılarının paylarını davalıya devretmeleri nedeniyle herhangi bir satış bedeli almadıklarını beyan ettikleri, satış bedeli ile keşfen saptanan gerçek değer arasında bariz fark mevcut olduğu bir bütün halinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın dava konusu taşınmazdaki ½ payını bedelsiz olarak davalı torununa temlik ettiği, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.