14. Hukuk Dairesi 2016/12564 E. , 2017/1601 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 19.12.2012 gününde verilen dilekçe ile imar uygulaması sonucu komşu parsel içerisinde kalan muhdesat bedelinin tazmini talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 20.01.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, imar uygulaması sonucu komşu parsel içerisinde kalan muhdesat bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkiline ait 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan ağaçların, su kuyusunun ve sulama havuzunun Bostanbaşı Belediyesi tarafından yapılan imar düzenlemesi sonucu davalıların müştereken malik oldukları 290 ada 2 parsel sayılı taşınmaz sınırları içerisinde kaldığını, davalıların müvekkiline ait bu muhdesatları kaldırmak istediklerini ancak teklif edilen bedelin düşük olması sebebiyle müvekkilince kabul edilmediğini, bunun üzerine Malatya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/256 D.İş sayılı dosyasıyla muhdesat bedelinin tespit edildiğini ancak davalıların bu bedeli ödemedikleri gibi dava konusu muhdesatları da kaldırdıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla muhdesat bedeli olarak 10.000,00 TL"nin faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili, davacının ağaçları kaldırmak için fahiş bir bedel istediğini, kesilen ağaçların 2.000,00 TL bedelle satıldığını, dava konusu muhdesatların davacıya ve müvekkili şirkete herhangi bir katkısı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş; davalı ... davanın reddini talep etmiş; diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 6.215,00 TL"nin dava tarihi itibariyle tapu kaydındaki hisseleri oranında yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 618 ve 644/2. maddelerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Bu kuralın istisnalarından birisi de 3194 sayılı İmar Yasasının l8/9. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde “...Tamamının veya bir kısmının plan veya mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise, birden fazla parsele rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe, bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur” şeklindedir.
Getirilen bu özel hükme göre, mütemmim cüz (ayrılmaz parça) olan yapı ile zemin arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkânı sağlanmış, zemin malikinin tasarruf gücü kısıtlanmıştır.
Yukarıda açıklanan ayrıcalıklar ile bir kimse kendi taşınmazı üzerine mütemmim cüz (ayrılmaz parça) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer üçüncü kişiye ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamamış ve imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duyulmuştur.
İmar Yasasına göre muhdesatın kullanımının önlenmesi için muhdesat sahibine tazminat ödenmesi gerekmektedir. Bu durumda ödenmesi gereken tazminat miktarı da muhdesatın dava tarihindeki gerçek değeridir.
Somut olaya gelince, davacının kendi parselinde yaptığı muhdesatlar imar sonucunda davalılara ait parsel içerisinde kalmış olup yukarıda açıklanan yasa hükmü uyarınca dava konusu muhdesatların dava tarihindeki gerçek değerine hükmedilmesi gerekirken mahkemece, ağaçların odun değeri ile su kuyusu ve sulama havuzunun asgari levazım bedeline hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan, 22.03.1976 tarihli ve 1/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın açılmasından önce HMK"nın 400-406. maddeleri gereğince yapılan delil tespitine ilişkin giderler, aynı Kanunun 323-333 maddelerinde yer alan yargılama giderlerinden sayıldığından tespit masraflarının yargılama gideri kalemi içinde davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken hüküm altına alınmaması da doğru görülmemiş, bu nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.