23. Hukuk Dairesi 2015/6218 E. , 2016/3416 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Vek. Av. ...
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hüküm davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir. 5219 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu HUMK"nın 438/I. maddesindeki parasal sınır, 5236 sayılı Kanunun 19’uncu maddesiyle HUMK’na eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2014 yılı için 19.280,00 TL’dir.
Temyize konu kararda dava değerinin 17.355,00 TL olması nedeniyle, duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine haksız icra takibi yaptığını, müvekkilinin davalıya takibe dayanak sözleşme nedeniyle borcu bulunmadığını ileri sürerek, menfi tespit isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davacının icra takibine yaptığı itiraz ile takibin durduğu, duran takip nedeniyle davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, sözleşme nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Bir davanın korunmaya değer, güncel hukuksal yarar bulunmaması nedeniyle reddedilebilmesi için, davacı/borçluyu tehdit edebilecek tehlike ve savsaklamalara karşı onu koruma gereksinmesinin olmaması gerekir. Borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek, kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için dahi menfi tespit davası açabileceği kabul edilmişken, hakkında yürümekte olan bir icra takibi olan borçlunun, bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunda hiç kuşku olmadığı gibi, böyle bir davayı açmasına da hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır. Alacaklının elinde İİK’nın 68. maddesinde sayılan belgeler bulunmaması, borçlu hakkında başlattığı icra takibine, borçlunun itiraz etmek suretiyle takibi durdurması da borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını kabule yeterli olmayıp, bu halde dahi borçlu borç tehdidi altında olup, bu nedenle de menfi tespit davası açmakta hukuki yararı vardır. Kaldı ki, davacı/borçlunun borçlu olmadığını ileri sürerek ilamsız icra takibine itiraz etmesi, ancak takibin durmasını sağlamakta olup, icra takibini ortadan kaldırmamaktadır. Takibin iptali ise eldeki davanın açılmasından sonra gerçekleşen bir sonuçtur. (HGK"nun ... esas sayılı ilamı)
../..
S.2.
Somut olayda, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davacı/borçlunun, takip dursa dahi bu davayı açmakta hukuki yararı olduğu gibi, alacaklı/davalının takipten feragat etmesinin de, davacının talebinin takibe dayanak sözleşme nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olması karşısında, davanın özüne etkisi yoktur. Bu nedenle davanın esastan incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hükme varılması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.