14. Hukuk Dairesi 2016/10952 E. , 2017/1559 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 03.02.2015 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 09.02.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 28.2.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden gelmedi. Karşı taraftan davalı ... vekili Av. ... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacılar vekili 03/02/2015 tarihli dilekçesi ile 2482 ada 3 parsel sayılı (777 m2 arsa cinsli) taşınmazı 1/4 oranında mirasbırakan babaları ile ortak olarak 12.03.1998 tarihinde satın aldıklarını, tapunun mirasbırakan ... adına olştuğunu, bu konuda murisin eli mahsulü yazılı belge bulunduğunu; ancak, davalı ... tarafından 2014/572 sayılı ortaklığın giderilmesi davası açıldığını ileri sürereek taşınmazın 1/4" er paylarla davacılar adlarına tescilini istemiştir.
Davalı mirasçı, tarafların annesi ... davaya cevap vermemiştir.
Davalı ... vekili öncelikle zamanaşımı yönünden itiraz etmiş, ayrıca, vergi dairesi kayıtlarının incelenmesi gerektiğini, davacıların babaları ile ortak olmadıklarını, ibraz edilen tarihsiz yazının ve imzanın murise ait olmadığını, bu konuda uzman bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece dava, haricen satın alma hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olarak nitelendirilmiş, davacıların kanıt olarak dayandıkları mirasbırakana ait el yazılı belge, dava konusu taşınmazın muris adına tesciline dair 12/03/1998 tarihli ve 1004 yevmiye numaralı resmi senedi kuvvetten düşürecek nitelikte olmadığı, anılan belgedeki "Tekstilin yanında 1998 de alınan arsanın tapusu benim üzerimde ise de, aslı 1/4 benim, 1/4 ...ün, 1/4 ..." in, 1/4 ..." un" ibarelerinin bu notlar kurşun kalemle kaleme alındığı; ancak, herhangi bir tarih içermediği, bu notların TMK" nın 538. maddesi anlamında el yazılı vasiyetname niteliğini taşımadığı, el yazılı vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için, vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar mirasbırakanın el yazısı ile yazılmış ve imzalanmış olması gerektiği, defterde herhangi bir tarih yer almadığı, esasında defter mirasbırakanın not defteri olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, inanç sözleşmesine dayalı davacıların payları oranında tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HMK’nun 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delille veya delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden 818 sayılı Borçlar Kanununun 125. maddesi 6098 sayılı yeni Borçlar Kanununun 146. hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
İnanç da bir sözleşme olup, genel zamanaşımı süresine tabi ise de buradaki sürenin başlangıcı, inanç gösterilenin borcunu yerine getirmeyeceği konusundaki tavrının ortaya çıkması ile başlar. Diğer bir anlatımla, inanç gösteren kişinin hakkına yargısız ulaşabileceği umudunun tükendiği tarih zamanaşımı süresinin başlangıcını teşkil eder.
Somut olayda; mahkemece yapılan araştırma, inceleme uyuşmazlığı çözmeye yeterli değildir. Davacıların dayandıkları, dava konusu taşınmazın tapu maliki mirasbırakan babalarına ait olduğunu ileri sürdükleri el yazılı belgenin yazılı delil niteliğinde hukuken geçerli bir belge olup olmadığının yukarıda değinilen ilkelere uygun biçimde araştırılması, tarafların dayandıkları tüm deliller değerlendirilerek, işin esasına yönelik bir karar verilmesi gerekir.
Noksan inceleme ve araştırmayla, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, karar tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.02.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.