1. Hukuk Dairesi 2015/13939 E. , 2018/11460 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla duruşma istemi değer yönünden reddedilip; Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, aşırı yararlanmadan (gabin) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, eşinin borçlarına karşılık ve teminat olarak, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazını davalı ...’a satış yoluyla temlik ettiğini, borcun tamamının ödendiğini ancak talep etmesine rağmen davalının taşınmazın devrine yanaşmadığını, taşınmazı 14.000,00 TL bedel karşılığında gerçek değerinin çok altında satın aldığını, Romanya asıllı olduğunu, Türk Kanunlarını yeterince bilmediğini, tecrübesizlik, darda kalma ve ekonomik güç yetersizliğinin davalı tarafından kullanılarak taşınmazın gerçek değerinin çok altında satın alındığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın satış bedelinin satış sözleşmesinde gerçek değerinden daha az yazılmasının başlı başına gabinin varlığı için yeterli bir neden olmadığı, daha az harç ödemek için satış bedelinin düşük gösterilmesinin yaygın uygulama olduğu, gabin iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; sözleşmenin aşırı yararlanma (gabin) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 6098 s. Türk Borçlar Kanunun (TBK) 28. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 21) maddesi ile aynen; "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.
O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirdikten sonra iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir.
Hemen belirtmek gerekir ki gabin davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.
Somut olaya gelince davacının eşi Hamit’in davalının ağabeyi İbrahim’den borç para aldığı, karşılığında taşınmazın temlikinin yapıldığı, taşınmazın gerçek değeri 200.000, 00 TL olduğu halde akitte 14.000,00TL olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.
Hernekadar davalı taraf 200.000,00 TL ödediğini savunmuşsa da bu miktar tanıkla kanıtlama sınırı dışında olup, bu ödeme yazılı belge ile usulünce kanıtlanamamıştır. Dolayısıyla somut olayda gabinin hem objektif hem de subjektif unsurlarının gerçekleştiği, davanın süresi içinde açıldığı sabittir.
Hal böyle olunca davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.