Esas No: 2019/7914
Karar No: 2019/14965
Karar Tarihi: 22.10.2019
Hakaret - Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/7914 Esas 2019/14965 Karar Sayılı İlamı
18. Ceza Dairesi 2019/7914 E. , 2019/14965 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret suçundan sanık ..."nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/2, 125/4, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 1.740,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Demre Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2018 tarihli ve 2017/364 esas, 2018/531 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 28/05/2019 gün ve 56488 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre,
1- Benzer bir olayla ilgili olarak Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 11/09/2017 tarihli ve 2015/40044 esas, 2017/8667 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, sanığın telefonda konuşurken müştekiye hakaret etmesi biçiminde gerçekleşen eylemde aleniyet unsurunun gerçekleşmediği gözetilmeden, 5237 sayılı Türk Ceza Kanun’un 125/4. maddesinin uygulanması suretiyle sanığa verilen cezada artırım yapılmasında,
2- Sanığın adlî sicil kaydında yer alan Kumluca Sulh Ceza Mahkemesinin 20/04/2006 tarihli ve 2006/11 esas, 2006/241 sayılı kararına ilişkin mahkûmiyet kaydının adlî sicil kaydından silinme koşullarının oluştuğu gözetilmeden, sanığın sabıkalı kişiliğinden bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin karar verilmesinde,
İsabet görülmemiştir. ” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
1- “1” numaralı istem açısından yapılan değerlendirmede;
5237 sayılı TCK’nın 125. maddesinin 1. fıkrasında; Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ... veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.” hükmüne yer verilmiş, aynı Kanun’un 4. fıkrasında da “Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.” hükmü düzenlenmiştir.
Aleniyet hakaret eyleminin herkesin duyabileceği, görebileceği ve sayısı belli olmayan birden fazla kişiler tarafından algılanabilir olması anlamına gelmektedir. Aleniyet nedeniyle artırım yapılmasının amaçlarından biri mağdurun onur ve şöhretinin, fiili başkalarının duyması veya duymasına açık olması nedeniyle daha fazla zarar görmesi diğeri ise hukuka aykırılık teşkil eden fiilin bizatihi aleni olarak icra edilmesidir.
İnceleme konusu somut olayda; sanığın, katılana telefonla konuşurken hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Dosya içerisinde yer alan anlatımlara göre hakaret sözlerinin başkalarının muttali olacağı şekilde söylendiğine dair bir açıklık bulunmamaktadır. Bu nedenle koşulları oluşmadığı halde aleniyet artırımı yapılarak fazla ceza verilmesi hukuka aykırıdır.
2- “2” numaralı istem açısından yapılan değerlendirmede;
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle,
- Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
- Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,
- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
- Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itirazının olmaması,
- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Anılan bu objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte ayrıca “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.
CMK’nın 231/6. maddesinde öngörülen zararın giderilmesi koşulu, maddi ve ekonomik kayba yol açan suçlarda, belli bir yargılama ve hakim takdirine ihtiyaç duyulmayan, uzman bir bilirkişi aracılığıyla saptanabilen hallere ilişkin olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşulları içinde değerlendirilebilir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır.
Kanun yararına bozma konusu yapılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için, CMK"nın 231. maddesinde sayılan objektif ve subjektif koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Objektif koşulların değerlendirilmesindeki hatalar kanun yararına bozma konusu olabilecekken, subjektif koşula yönelik hukuka uygun gerekçeler takdire ilişkin olduğundan, kanun yararına bozma konusu yapılamayacaktır. Bununla birlikte, sanık veya müdafiinin bu kurumun lehlerine uygulanmasına yönelik talepleri bulunması ve objektif koşulların oluşmasına karşın, koşullu bir düşme nedeni olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun tartışılmaması da, yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık kabul edilerek, kanun yararına bozma konusu yapılabilecektir.
01/06/2005 tarihinden önce işlenen suçlara ilişkin mahkûmiyet bilgilerinin adlî sicilden silinmesi ve arşiv kaydından çıkartılması 5352 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesinde düzenlenmiş, buna göre suç tarihi itibarıyla, yasanın yürürlük tarihinden önceki kayıtlar hakkında, 3682 sayılı Kanuna göre süre yönünden silinme koşulu oluşanların silinmesi mümkün olup, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan mevzuata göre Anayasanın 76. maddesi ile özel kanun hükümleri saklı tutulmuştur. Aynı maddenin 2. fıkrasında arşive alınan kayıtlar yönünden, 3682 sayılı Kanunun 8. maddesinde öngörülen sürelerin dolduğu veya ertelenmiş olan hükmün esasen vaki olmamış sayıldığı hallerde bu tarihin esas alınacağı, Anayasanın 76. maddesi ve özel kanunlarda sayılan suç ve mahkûmiyetler dışındaki kayıtlar için ilgilinin, Cumhuriyet Başsavcılığının veya Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün talebi üzerine hükmü veren mahkemece veya talep edenin bulunduğu yer asliye ceza mahkemesince arşiv kaydının silinmesine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
5352 sayılı Kanunun geçici 2/1. maddesine göre, 01/06/2005 tarihinden sonra işlenen suçlarla ilgili kayıt silme işlemleri ise, bu Kanun hükümlerine göre yerine getirilecektir.
Anılan Kanunun “Adli sicil bilgilerinin silinmesi” başlıklı 9. maddesinde: “(1) Adlî sicildeki bilgiler;
a) Cezanın veya güvenlik tedbirinin infazının tamamlanması,
b) Ceza mahkûmiyetini bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıran şikayetten vazgeçme veya etkin pişmanlık,
c) Ceza zamanaşımının dolması,
d) Genel af,
Halinde Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce silinerek, arşiv kaydına alınır.
(2) Adlî sicil bilgileri, ilgilinin ölümü üzerine tamamen silinir.
(3) Türk vatandaşları hakkında yabancı mahkemelerce verilmiş olup 4. maddenin birinci fıkrasının (f) bendine göre adlî sicile kaydedilen hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûmiyet hükümleri, kesinleştiği tarihten itibaren mahkûmiyet kararında belirtilen sürenin geçmesiyle, Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce adlî sicil kayıtlarından çıkartılarak arşiv kaydına alınır. Adlî para cezasına mahkûmiyet hükümleri ile cezanın ertelenmesine ilişkin hükümler, adlî sicil kaydına alınmadan doğrudan arşive kaydedilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
Aynı Kanunun “Adlî sicil ve arşiv bilgilerinin silinmesi” başlıklı 12. maddesinde ise;
“Arşiv bilgileri;
a) İlgilinin ölümü üzerine,
b) Anayasanın 76 ncı maddesi ile Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunlarda bir hak yoksunluğuna neden olan mahkûmiyetler bakımından kaydın arşive alınma koşullarının oluştuğu tarihten itibaren;
1. Yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı alınması koşuluyla onbeş yıl geçmesiyle,
2. Yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı alınması koşulu aranmaksızın otuz yıl geçmesiyle,
c) Diğer mahkûmiyetler bakımından kaydın arşive alınma koşullarının oluştuğu tarihten itibaren beş yıl geçmesiyle, tamamen silinir.” hükümleri bulunmaktadır.
İnceleme konusu somut olayda; suç tarihine göre sanık ..."nın adli sicil kaydı incelendiğinde Kumluca Sulh Ceza Mahkemesi’nin 20/04/2006 tarih, 2006/11 esas ve 2006/241 karar sayılı ilamının bulunduğu, bu ilam incelendiğinde sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 86/2. maddesi uyarınca 1 ay 7 gün hapis cezası verilip cezanın ertelendiği anlaşılmıştır.
Erteli olan bu ilamın silinme koşullarının oluşup oluşmadığı ile ilgili olarak 5352 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen maddeleri uyarınca sanığın UYAP sisteminden alınan adli sicil kaydı incelendiğinde, sanığın denetim süresi içerisinde suç işlemediği görülmüştür.
Sanık hakkında, kanun yararına bozmaya konu dosya kapsamında hakaret suçundan adli para cezasına hükmedildiği ve sanığın savunmasında, hakkında ceza verilecek ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını talep ettiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, adli sicil kaydındaki ilamın silinme koşullarının gerçekleşmiş olması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun objektif şartlarının oluşması karşısında, mahkemece subjektif koşul da değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, “sanığın sabıkalı kişiliği nedeniyle” şeklindeki yetersiz gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Hakaret suçundan sanık ... hakkında, Demre Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2018 tarihli ve 2017/364 esas, 2018/531 sayılı kararının,, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- CMK"nın 309/4-b fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 22/10/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.