20. Hukuk Dairesi 2016/6845 E. , 2018/4694 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde davacının maliki olduğu Terakki mahallesi 241 ada ... sayılı parselin kıyı kenar çizgisinde kaldığından bahisle ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/... E. - 2004/43 K. sayılı kararı ile tapusunun iptaline karar verildiğini ileri sürerek, TMK"nın 1007. maddesi uyarınca taşınmazın rayiç değerinin tespiti ile tazminat tutarının belirlenmesine, şimdilik 2000.00.-TL tazminatın zararın doğduğu tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verimesini talep etmiştir.
Davacı vekili 18/05/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 420.393,94.-TL"ye çıkartmış ve ıslah harcını ise 01/06/2015 tarihinde yatırmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu: Davanın kısmen kabulü ile; 350.726,50.-TL"nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamından, 1952 yılında tapulama çalışmalarında gerçek kişi adına tespit ve tescil edilen 241 ada ... sayılı parselin ifrazı ile oluşan 241 ada ... sayılı parselin ...,... m² yüzölçümü ve arsa niteliğiyle 07/07/2000 tarihinde ... Belediyesi adına tescil edildiği, davacının ise taşınmazı 08/01/2002 tarihinde satın alma yoluyla edindiği, ... 2. Asliye Hukuk Mahkmesinin 2003/... E. -2004/43 K. sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucu ise 241 ada ... sayılı parselin kıyı kenar cizgisinde kaldığından bahisle tapusunun iptaline karar verildiği ve kararın onanarak, karar düzeltme isteminin de reddine karar verilerek 30/12/2005 tarihinde kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; ....09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacak olup, zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal
edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bu bilgiler ışığında, somut olaya bakıldığında, davacıya ait tapu kaydının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle iptal edildiği, her ne kadar kıyıların özel mülkiyete konu olması mümkün değil ise de tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, daha sonra ifraz ve satış yoluyla davacının malik olduğu, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının zararının tazmini gerektiğinden mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde ve taşınmazın arsa olarak değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak davacının zararı, tapu iptal kararının kesinleştiği 30/12/2005 tarihinde oluşmuş olup, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerekmekte iken taşınmazın dava tarihi itibariyla hesaplanan değerinin dikkate alınması ve emsal araştırılması yapıldığı halde, en uygun emsalin 2002 yılında belediye tarafından davaya yapılan satış olduğunun kabul edilerek, emsal satış yöntemine göre değer belirlenmemiş olması doğru görülmemiştir.
Bu durumda, davaya konu taşınmazın değerinin yönetimine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
Bu nedenle, mahkemece arsa niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan ... payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, taşınmaz üzerinde var ise muhdesatın bayındırlık resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme 30/12/2005 tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu sicil müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa ... tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı ... Vergi Dairesinden istenmesi, tazminat istemine konu taşınmaz ile emsal alınan taşınmaz/taşınmazların satış tarihleri ve 30/12/2005 tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulması, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun denetlenmesi, 30/12/2005 tarihi itibariyle davacının gerçek zararının belirlenmesi, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA .../06/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.