23. Hukuk Dairesi 2016/3871 E. , 2016/3353 K.
"İçtihat Metni" Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 15.07.2010 tarihli " Temizlik Hizmetleri Sözleşmesi" bulunduğunu, bu kapsamda müvekkilinin 32.049,13 TL cari hesap alacağı kaldığını, başlatılan icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, tacir olan taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davalının ticari işletmesini ilgilendiren temizlik hizmet sözleşmesinden kaynaklandığı, davanın ticari dava olduğu, İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi"nin görevli olduğu gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK"nın 115/1 maddesi, "Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar, dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler." hükmünü içermektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 20.12.2013 tarih, 4-2247 Esas, 1667 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere, taraf teşkili yapılmadan, tensip ile birlikte dava şartı noksanlığından, davanın usulden reddedilmesinde HMK"nın 30. maddesine göre de bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmiştir. Dairemizin 26.05.2015 tarih ve 2014/7272 E., 2015/3936 K. sayılı ilamında da, HMK"nın 30. ve 115/1. madde hükmü uyarınca, davanın her aşamasında, somut olayda henüz taraf teşkili yapılmadan da tensip aşamasında HMK"nın 114/1-b ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilebileceği belirtilmiştir. Buna göre mahkemece taraf teşkilinden önce göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğunun tespiti doğru olmuştur.
Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2)HMK"nın 115/2. maddesi uyarınca, mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Bu durumda mahkemece, karar tarihinde yürürlükte olan HMK"nın 114/1-c ve madde hükmü uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın anılan 115/2. madde hükmü uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunmayan 1086 sayılı HUMK"nın dava şartı öngörmeyen göreve ilişkin 7. ve 27. madde hükümlerine uygun olarak gerekçede “görevsizlik .../...
S.2.
kararı”, hüküm fıkrasında "Mahkememizin görevsizliğine" ibarelerine yer verilmesi doğru olmamış ise de, karar sonucu itibariyle doğru olduğundan HUMK 438/ son maddesi uyarınca gerekçesi kısmen değiştirilerek ve hüküm fıkrasında yapılan yanlışlığın düzeltilmesi ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK"nın 438/7. maddesi aşağıda yazılı olduğu şekilde hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün gerekçesi kısmen değiştirilerek ve "HÜKÜM" fıkrasının 1. bendindeki “Mahkememizin görevsizliğine” ibaresi çıkartılarak yerine, "HMK"nın 114/1-c ve 115/2 maddesi hükümleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın usulden reddine” ibaresi yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 31.05.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Muhalefet Şerhi
Dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine ilişkin kararın, 6100 sayılı HMK’nın 126 ve devamı maddelerinde düzenlenen, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasının tamamlanmasından sonra, ön inceleme duruşması öncesinde veya en geç ön inceleme aşamasında verilebileceği, bu nedenle davalı yana dava dilekçesi dahi tebliğ edilmeden verilen kararın bozulması gerektiği düşüncesinde olduğum için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.