20. Hukuk Dairesi 2018/1170 E. , 2018/4656 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ... ve arkadaşları, dahili davacı Hazine ve davalı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro çalışmaları sırasında ... ili, ... ilçesi, .... köyü 145 ada 5 parsel sayılı 94104,83 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla vasfıyla davalılar adına tespit edilmiştir.
Davacılar, dava konusu taşınmazın kendi zilyetliklerinde bulunduğu iddiasıyla davalılar adına olan kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın kendi adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece; davanın, davacı kişiler yönünden reddine, müdahil davacı ... Yönetimi yönünden kabulüne, dava konusu taşınmazın kadastro tespit tutanağının iptali ile dahili davacı Hazine adına orman vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar ... ve arkadaşları ile davalılar ... ve arkadaşları vekilleri tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 09.03.2015 tarih, 2014/8649- 2015/1318 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında: "" Mahkemece verilen karar, usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; mahkemece 30/05/2010 tarihinde yapılan keşifte görev alan Orman Mühendisi... 28.09.2010 havale tarihli raporunda dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğunu belirtmiştir. Mahkemece, yapılan keşifte dava konusu taşınmazın kuzey sınırında 15-20 yaşlarında 10-12 küme meşe ağacı bulunduğunun gözlemlenmesi, ziraat bilirkişi raporunda da yine dava konusu taşınmazın kuzey sınırında 15-20 yaşlarında 10-12 küme meşe ağacı bulunduğunun ve ayrıca toprak yapısının humusça zengin ve etrafının orman parselleri ile çevrili olduğunun belirtilmesi karşısında, dava konusu taşınmazın orman içi açıklık niteliğinde olup olmadığının tespiti için, yeniden keşif ara kararı verilmeksizin dosyanın ... Mühendisi ...l"e tevdiine karar verilerek yeni bir rapor alınmıştır. Orman bilirkişi ..."in dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucu dosyaya sunduğu 26.03.2012 havale tarihli raporda dava konusu taşınmazın orman sayılan alanlardan olduğunun belirtildiği görülmüştür. Bu durumda, öncelikle ilk keşifte görev alan orman mühendisinin raporu yetersiz olduğuna göre, mahkemece ikinci bir keşif yapılması gerekirken, keşif yapılmadan ilk keşifte görev almayan başka bir orman mühendisinden dosya üzerinden yapılan inceleme neticesi rapor alınması doğru değildir. Kaldı ki; her iki rapor birbiriyle uyumsuz olduğu halde, mahkemece iki rapor arasındaki çelişki de giderilmemiştir. Eksik inceleme ve çelişkili bilirkişi raporlarına dayanarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Dosya içeriğinden, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 2006 yılında 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanuna göre orman kadastrosu çalışmalarının yapıldığı, ancak temyize konu
dava nedeniyle kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı, tesbit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 veya 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritası, topografik fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro haritaları, komşu parsellere ilişkin kadastro tesbit tutanak ve dayanakları ilgili yerlerden getirtildikten sonra önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın orman olup olmadığı belirlenmeli şayet orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlendiği takdirde zilyetlikle taşınmaz edinme koşulları araştırılarak toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır."" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece davacılar ve dahili davacılar Hazine ve Orman Yönetiminin davalarının reddi ile dava konusu taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar ... ve arkadaşları ile dahili davacı ... Yönetimi ve Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince orman sınırlandırması yapılmıştır.
Mahkemece dava konusu taşınmazın tespit gibi davalı kişiler adına tesciline karar verilmiş olup;
1)İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik olmadığından dahili davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının reddine,
2)Davacı gerçek kişilerin ve dahili davacı Hazinenin temyiz itirazlarına gelince; mahkemece dava konusu taşınmazın orman olmadığı belirlenmişse de kuzeyindeki dereden etkilenip etkilenmediği belirlenmemiş ve gerçek hak sahibinin kim olduğu usulüne uygun araştırılmadan ve açıklığa kavuşturulmadan eksik inceleme neticesinde karar verilmiş olup dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılacak yerlerden olup olmadığı şayet zilyetlikle kazanılacak yerlerden ise gerçek kişilerden kimin lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı usulünce araştırılmadan karar verilmiştir.
Dava dilekçesinde ..., ..., ...in 1979 yılında dava konusu taşınmazı...dan satın aldıklarını, taşınmazın yarı hissesine sahip ... hissesinin ise davacılardan ..., ..., ..., ... ve ... tarafından satın alındığını iddia etmişlerdir, keşifte dinlenen mahalli bilirkişilerde taşınmazın .. isimli şahıs tarafından satıldığı yönünde beyanda bulunmuşlardır. Ancak bu iddia ve beyanların aksine kadastro tutanağının edinme sebebinde şuan ölü olan ... isimli şahsın taşınmazı kendisininde icar olarak kullandığını kimseden almayıp kimseyede satmadığı yönünde beyanın bulunduğu yine ..."nın oğlu ...dava konusu taşınmazı 1991 yılına kadar babası ..."nın kullandığı yönünde beyanları bulunmakta olup, mahkeme gerekçesinde de ...isimli şahsın beyanlarına öncelik verilmek suretiyle ..."nın taşınmazı 1991 yılına kadar kullandığı dolayısıyla davacıların taşınmazın zilyedi oldukları kabul edilse dahi 1991 yılından kadastro tespitinin yapıldığı 2006 yılına kadar 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresini doldurmadıkları gerekçesi ile davalarının reddine karar verilmiştir. Ancak taşınmazın gerçek zilyedinin kim olduğu ve hangi tarih aralığında malik sıfatıyla zilyet olunduğu yönündeki belirsizlik ve beyanlar arasındaki çelişkiler giderilmeden ayrıca ...isimli şahsın beyanına diğer beyanlar karşısında neden öncelik verildiği ve gerekçesi de açıklanmadan karar verilmiştir. Bu nedenle mahkemece yeniden keşif yapılarak taşınmazın zilyetlikle kazanılacak yerlerden olup olmadığı, kuzeyinde geçen dereden etkilenip etkilenmediği belirlendikten sonra şayet taşınmaz zilyetlikle kazanılacak yerler ise
gerçek kişilerden kimin lehine zilyetlik şartlarının oluştuğu belirlenmeli şayet davacı ve davalı gerçek kişiler yönünden zilyetlikle kazanma şartları oluşmuyorsa taşınmazın Hazine adına tescil edilmesi gereği de düşünülmelidir.
O halde Mahkemece önceki bilirkişiler dışında bir fen elemanı, bir jeoloji mühendisi ve bir ziraat mühendisi aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, mahallinde yaşlı, tarafsız yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan bölgede ikamet eden şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişilerle, aynı yöntemle gösterilecek taraf tanıkları, fen ve ziraat mühendisleri huzuruyla dinlenmeli, yerel bilirkişiler ve tanıklardan zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; dava tarihine kadar (gerçek kişiler) yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; taşınmazın ilk maliki, intikali ve tasarrufu hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda taşınmazın niteliğiyle ilgili ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeolog bilirkişiden çekişmeli taşınmazların dere yatağında olup olmadığı, derenin aktif dere yatağı olup olmadığı, yatak değiştirip değiştirmediği, aktif olma özelliğini kaybetmiş ise tam olarak hangi tarihte kaybettiğine ilişkin duraksamaya yer vermeyecek şekilde rapor düzenlettirilmeli; teknik bilirkişiye keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilmeli, varsa komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; Şayet davacı ve davalı gerçek kişiler yönünden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı ayrıca taşınmazın zilyedi olmayan gerçek kişiler yönünden ise zilyetliği terk iradesinin oluşup oluşmadığı değerlendirilmeli, zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının gerçek kişiler yönünden oluşmadığı yada iradi terk olgusu belirlendiği taktirde Hazine lehine tescil hükmü kurulması gerektiği düşünülmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, gerçek kişiler adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usûl ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: 1) Yukarıda açıklanan nedenlerle bir nolu bent gereğince dahili davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının REDDİNE,
2) İki nolu bent gereğince davacılar ... ve arkadaşları ile Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 19/06/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.