1. Hukuk Dairesi 2018/2156 E. , 2018/11364 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS-TESPİT-KAYIT DÜZELTME
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tenkis, tespit ve kayıt düzeltme davaları sonunda asıl ve birleşen davaların kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar ... mirasçıları ve ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl davada davacılar ve birleştirilen 2009/815 Esas sayılı dosyada davacı, mirasbırakanları ...’nin ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlarını, kız çocukları olan mirasçılardan mal kaçırmak ve oğlu olan davalı ... adına devrini sağlamak amacıyla önce dava dışı ...’a satış suretiyle temlik ettiğini, ... tarafından davalı ...’e, ... tarafından da diğer davalı ...’a taşınmazların satış yolu devredildiğini, ...’ın adına kayıtlı olan ... parsel sayılı taşınmazı daha sonra dava dışı kişilere sattığını ileri sürerek, taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline, bu talebin kabul görmemesi halinde tenkisine, ayrıca ... parsel sayılı taşınmazın ise satış bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Birleştirilen 2015/105 Esas sayılı davada davacılar ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/771 esas sayılı davasına konu edilen mirasbırakan Sabri"nin vermiş olduğu ve ilk temlikte kullanılan 19.09.1986 tarih ve 7241 yevmiye numaralı ... Noterliğince düzenlenen vekaletamenin sahte olmadığının tespitini istemiştir.
Birleştirilen 2014/53 Esas sayılı dava, mirasbırakan Sabri Yılmaz’ın nüfus kaydında ölüm tarihinin 02.05.1973 olarak kayıtlı olduğunu gerçek ölüm tarihinin ise 1988 yılı olduğunu ileri sürerek ölüm tarihinin düzeltilmesini istemişlerdir.
Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece asıl ve birleştirilen davanın kabulüne ilişkin verilen karar Dairece "... Davacıların asıl ve birleştirilen dosyalardaki dava dilekçelerinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttukları belirtilmiş ise de; keşiften sonra tazminata konu taşınmazın belirlenen değeri üzerinden tazminat miktarının artırıldığı yönünde davacı tarafın şüpheye yer vermeyecek şekilde açık bir ıslahının bulunmadığı gözetilerek dava dilekçesinde belirtilen değer üzerinden tazminata hükmedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine, Davalılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Mirasbırakana ait çekişme konusu taşınmazların ilk olarak ... Noterliği"nce düzenlenen 19.09.1986 tarihli, 7241 yevmiye numaralı vekâletnamedeki satış yetkisine istinaden davalı ... tarafından devredildiği, ne var ki evrak arasında bulunan veraset ilamı ile eksiğin tamamlanması yolu ile getirtilen aile nüfus kayıt tablosu içeriğinden; mirasbırakanın vekâletnamenin tanzim edildiği tarihten yaklaşık 13 yıl önce 02.05.1973 tarihinde öldüğü, bu durumda 1986 yılında miras bırakan tarafından davalı ... veya herhangi bir kişiye vekâlet verilmesinin fiilen imkansız olduğu, diğer bir söyleyişle, miras bırakan ..."nin yaptığı herhangi bir işlem ve temlikin sözkonusu olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davacılar tarafından sahtecilik hukuksal nedenine dayalı açılmış bir davanın bulunmadığı da gözetilerek muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı açılan eldeki dava ile birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir...’ gerekçesiyle bozulmuş, bu kararın karar düzeltme incelemesi sonrasında "...mirasbırakan ...’ın ölüm tarihinin 1973 tarihi olmayıp 1988 yılı olduğunun tespiti isteğiyle ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/53 Esas sayılı dosyası ile dava konusu taşınmazların temlikine konu 19.09.1986 tarih, 7241 yevmiye nolu vekaletnamenin sahte olmadığının tespiti istekli ... 1. Asliye Hukuk mahkemesinin 2014/66 Esas sayılı davasında verilecek hükmün eldeki davamızı etkileyeceği sabittir. Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular uyarınca, ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/53 Esas sayılı dosyasında birleştirme kararı da verildiği gözetilerek her iki dosyanın birlikte değerlendirilmesi, ayrıca, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/66 Esas sayılı dava dosyasında verilecek kararın neticesinin beklenmesi ile hasıl olacak sonuca göre işin esası hakkında bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır." gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece, “ Somut olayda, 2004 tarihli ölüm tutanağında Mehmet Yılmaz"ın beyanıyla mirasbırakanın 02/05/1973 tarihinde öldüğü kaydedilmiştir. Davacılar mirasbırakanın 1973 tarihinde değil, 1988 tarihinde öldüğünü iddia etmişlerdir.4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 7. maddesine göre; resmi sicil ve senetler, belgeledikleri olgunun doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı Kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle bağlı değildir. Mahkemece ölüm tarihinin değiştirilmesi istenilen ...’in yaşadığı iddia edilen 1973 ile 1988 tarihleri arasında resmi dairelerde (İlçe Seçim Kurulu, Tapu Müdürlüğü, Bankalar, Mahkemeler, Noter, Karakol, Vergi Dairesi gibi) herhangi bir işlem yapıp yapmadığı, varsa mezarlık kayıtları ve defin işlemlerine esas defter ve muhtarlık evrakında olabilecek tüm bilgi ve belgeler ile davacı tarafın göstereceği sair tüm deliller toplanmak suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz tanık anlatımlarına itibar edilerek, ..."ın daha sonraki bir tarihte öldüğünün kabulü sonucu eksik ve yetersiz araştırma ile hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir. Kabule göre de, ölüm ile nüfus kaydının kapandığı gözetilmekle; ölüm tarihinin tespiti kararı verilmekle yetinilmesi gerekirken, düzeltilmesine karar verilmesi de doğru değildir.Ayrıca, davalar birleştirilse bile ayrı dava olma özelliğini kaybetmezler. Mahkemece, her bir dava için ayrı ayrı harç ve yargılama giderine hükmolunması gerekirken, tek bir harca hükmolunması da doğru değildir. Hal böyle olunca, ölüm tarihinin kesin olarak tespitinden sonra oluşacak sonuca göre diğer iddialar konusunda karar verilmesi gerekirken, mahkemece eksik inceleme ile karar verilmesi isabetsizdir.” gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delilllere göre ve hükmüne uyulan bozma ilamında belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmak sureti ile yazılı şekilde asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Ne var ki, dosya içeriğinden ve toplanan delillerden çekişme konusu ... parselin ½ payı, ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazların ise tamamı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken 25.09.1986 tarihinde dava dışı ...’a, bu kişi tarafından ise 26.02.1996 tarihinde davalı ...’a satış yolu ile temlik edildiği, davalı ...’in ise bu taşınmazlardan ... parsel hariç kalmak üzere diğerlerini 06.04.2006 tarihinde diğer davalı ...’e satış işlemi ile devrettiği, çekişme konusu ... parsel sayılı taşınmazın imar işlemi ile ... ada ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlara gittiği anlaşılmakla, bu taşınmazlar davalı ... adına kayıtlı olduğu halde, mahkemece kayıt maliki olmayan davalı ... yönünden tapu iptal ve tescil isteminin kabulüne şeklinde kurulan hükmün infaz kabiliyeti bulunmamaktadır.
Öte yandan, davacılardan ...’nin yargılamanın devamı sırasında 16.02.2013 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak kalan çocukları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’in davacı vekiline vekalet vermek suretiyle davaya devam ettikleri, ancak mahkemece davacı ... hakkında hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, ... parselin imar görmesi sonucu oluşan ... ada ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazların davalı ...’e ait olduğu gözetilmeden, doğru sicil oluşturma ilkesine aykırı şekilde yazılı olduğu üzere tapu kayıt maliki olmayan davalı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmadığı gibi, davacılardan ... yargılama sırasında öldüğüne göre mahkemece tüm mirasçıların yasal miras payları oranında adlarına tescil kararı verilmesi gerekirken, Türk Medeni Kanununun 28. maddesi hükmü uyarınca ölümle kişiliğin son bulacağı kuralı gözardı edilmek ve hakimin doğru sicil oluşturma yükümlülüğü ihlal edilmek suretiyle ölü kişi adına tescil kararı verilmesi de doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.