11. Hukuk Dairesi 2016/11994 E. , 2018/3622 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 01/03/2016 tarih ve 2015/152-2016/218 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 12.11.2014 tarih 8698 sayılı yazısı ile davalı ..."ni ... AVM"de bulunan ticari işletmesinin ..."ne şube olarak tescilini yaptırması hususunda usulüne uygun olarak davet ettiğini, ancak davalı şirketin davete icap etmeyerek tescili yaptırmaktan kaçındığını ve ilgili mevzuata aykırı hareket ettiğini, işletmenin şube olarak tescilinin re"sen yapılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin şube vasfı taşımadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı uyarınca davalı işyerinin kendi başına sınai faaliyet ve ticari muamele yapılan satış mağazası olduğu, yürürlükteki hükümlere göre şube olarak tescilinin gerektiği, merkezden ayrı bir muhasebesi, sermayesi, müşterilerle bağımsız ve ayrı ticari işlemleri, ayrı bir müşteri kitlesi bulunduğu, merkezden ayrı ve bağımsız hareket edebildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 6,70 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 16/05/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, davalı şirketin ...İlinde faaliyet gösteren işletmesinin şube vasfında olduğu iddiasına dayalı olarak re"sen tesciline karar verilmesi istemine ilişkindir.
Türk Ticaret Kanunu şube tanımına yer vermemiş olmakla birlikte, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu"nun 9. maddesinin ikinci fıkrasında uyarınca "bir merkeze bağlı olduğu halde, ister merkezin bulunduğu odanın, ister başka odanın çalışma alanı içinde olan müstakil sermayesi ve müstakil muhasebesi bulunan veya muhasebesi merkezde tutulduğu ve müstakil sermayesi bulunmadığı halde kendi başına sınai faaliyet ve ticari muamele yapan yerler ve satış mağazaları bu Kanun"un uygulanması bakımından şube sayılır" hükmüne yer verilmiştir.
Şubenin varlığından söz edilebilmesi için merkeze bağımlı olma, dış ilişkilerde bağımsızlık, yer ve yönetim ayrılığı şartlarının bulunması gerekmektedir. Şube için ayrı muhasebe bulunmalıdır ancak, ayrı olmak şartıyla hesaplar merkezde de tutulabilir. Hacim önemli değildir, şube merkezden daha geniş hacimde olabilir. Tamir atolyesi, satış mağazası ve diğer bağımsız olarak müşteri ile temas etmeyen yerler şube sayılmaz. Şubenin yapacağı işlemin merkezin yaptıkları ile aynı olması ya da en azından onlara benzemesi ve şubeden bahsedebilmek için kendi başına ticari işlem yapması gerekmektedir. (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, 1. Cilt, sayfa 941, Prof. Dr. Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku, sayfa 38, Poroy/Yasaman sayfa 48)
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde, mahkemece davalının ...’da bulunan biriminin şube olarak kabul edilmesi gerektiğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmişse de, bu birimin dış ilişkilerde merkezden bağımsız olup olmadığı, kendi başına ticari faaliyette bulunup bulunmadığı, ayrı bir sermayesinin ve muhasebe kaydının söz konusu olup olmadığı, çalışanların alımı, maaş ödemeleri, işten çıkarılmaları vb. işlemlerin merkezden mi yoksa şubeden mi yapıldığı, ticari işlemlerin nereden yürütüldüğüne dair gerekli araştırmalar yapılmadan, davalı vekilinin bilirkişi raporuna vaki itirazları değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan gerekçe ile bozulmasına karar verilmesi gerekirken temyiz isteminin reddi ve kararın onanmasına ilişkin çoğunluk görüşüne karşıyım.