1. Hukuk Dairesi 2015/12725 E. , 2018/11333 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, ... ada ... parsel sayılı taşınmazını davalıların kandırması sonucu sağlık kurulu raporu alınmadan davalı ...’e temlik ettiğini, davalı ...’in taşınmazı daha sonra diğer davalılara muvazaalı olarak devrettiğini, satış işlemi sırasında ehliyetsiz olduğunu, davalıların yaşılılığından ve hastalığından faydalandıklarını ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davacı ehliyetsiz ise öncelikle vasi tayin edilmesi gerektiğini, işlem sırasında fiil ehliyetine sahip olduğunu, 02/07/2008 tarihinde dava konusu taşınmazı davalı ..."ye 240.000,00 TL bedelle devrettiğini, hile iddiasının doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, işlem tarihinde davacının ehliyetli olduğu ve hile iddiası bakımından ise resmi akde karşı aynı güçte yazılı delil ile iddia edilen hususların kanıtlanması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 02.07.2008 tarihinde çekişmeli taşınmazı davalı ...’e, ...’inin 18.09.2008 tarihinde davalı ...’a ve ...’ın da 14.01.2010 tarihinde davalı ...’e satış suretiyle devrettiği, Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulu"nun 11/12/2013 tarihli ve 4784 karar sayılı ve Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu"nun 04/12/2014 tarihli ve 2501 karar sayılı raporlarına göre davacının 25.11.2013 tarihinde yapılan muayenesinde fiil ehliyetini müessir ve kişide şuur ve harekat serbestisi ile olayları kavrayıp onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini azaltacak mahiyet ve derecede olan (Demans Başlangıcı) denilen akli arıza bulunduğunun tespit edildiği ancak akit tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun belirtildiği anlşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 405. maddesinde akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her erginin kısıtlanacağı, görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamların, noterlerin ve mahkemelerin, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorunda oldukları, 409. maddesinde, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verileceği, 448. maddesinde, vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla vasinin, vesayet altındaki kişiyi tüm hukuki işlemlerinde temsil edeceği yönünde düzenleme yapılmıştır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 51. maddesinde, dava ehliyetinin, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 52. maddesinde, medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanların davada yasal temsilcileri tarafından temsil edilecekleri, 56. maddesinde, taraflardan birinin vesayet altına alınması veya kendisine yasal danışman atanması istemi mahkemece uygun bulunur veya gerekli görülürse, bu konuda kesin bir karar verilinceye kadar yargılamanın ertelenebileceği açıklanmıştır. Buna göre, kişinin kendisi tarafından veya yetkili kılacağı temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usûl işlemlerini yapabilme yeteneği olarak tanımlanan dava ehliyeti, medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin medeni usûl hukukundaki karşılığı olup davayı takip yetkisinin resen göz önüne alınması gereken bir husus olduğu kuşkusuzdur.
Somut olayda, Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas ve Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu"nun raporlarında davacının 25.11.2013 tarihinde yapılan muayenesinde sağlıklı sonuçlara varabilme yeteneğini azaltacak mahiyet ve derecede olan (Demans Başlangıcı) denilen akli arıza bulunduğunun tespit edildiği belirtilmiş ancak bu durumun davacının hukuki ehliyetini etkileyip etkilemediği yönünde görüş bildirilmemiş olup şayet dava tarihi itibariyle davacı hukuki ehliyeti haiz değil ise yukarıdaki ilke ve açıklamalar doğrultusunda davanın davacıya atanacak vasi huzuru ile görülmesi gerektiği açıktır.
Hal böyle olunca; Adli Tıp Kurumundan davacının dava tarihi itibariyle hukuki ehliyeti bulunup bulunmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetsiz çıkması halinde davacıya vasi tayin ettirilerek davanın vasi marifetiyle sürdürülmesinin sağlanması, hile iddiası bakımından ise öncelikle davanın TBK’nın 31. maddesi uyarınca hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının saptanması, süresi içinde açıldığının saptanması halinde tarafların bildirdiği tüm deliller toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan araştırma ve inceleme ile yetinilip yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacının yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.