Hukuk Genel Kurulu 2013/2320 E. , 2015/1289 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki “boşanma, tazminat ve nafaka” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Nazilli Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 22.02.2011 gün ve 2008/739 E., 2011/150 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 19.04.2012 gün ve 2011/12896 E., 2012/10338 K. sayılı ilamı ile;
“...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davalı, 11.10.2008 tarihli tutanakta, eşine ait dört adet burgulu bilezik, iki adet yüzük ve bir adet künyeyi, borçları nedeniyle sattığını kabul etmiştir. Bunların dışındaki takıların davalı tarafından alıkonulduğu ispatlanamamıştır. O halde, sözü edilen tutanakta kabul edilenler dışındaki ziynetlerin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
3-Davacı, ziynetlerin aynen iadesini mümkün değilse bedellerinin tahsilini istemiştir. Aynen iadesi mümkün olmayanların bedelleri isteneceğinden, hüküm yerinde ziynetlerin her birinin değerinin ayrı ayrı gösterilmesi gerekir. Davacı, dava dilekçesinde aynen iadenin mümkün olmaması halinde talep ettiği bedeli açıkça gösterdiğine göre, gösterilen bu bedeller yerine, “aynen iadenin mümkün olmaması halinde teslim günündeki bedele” hükmedilmesi bedel bakımından talebin aşılması sonucunu hasıl eder. Bu ise talepten fazlaya hüküm verilemez şeklindeki usul kuralına(...md.74) aykırı düşer. O nedenle aynen iadenin mümkün olmaması halinde dava dilekçesinde gösterilen bedele hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırı bulunmuştur..…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; boşanma ve maddi ve manevi tazminat ile nafaka istemlerine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalının evlilik birliğinin kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmediğini, davacıya karşı şiddet kullandığı ve huzursuzluk yarattığını, bu nedenle evlilikte sorunlar yaşandığını, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, ayrıca davalının kendisine ait ziynet eşyalarını izinsiz olarak alıp harcadığını ileri sürerek davalı tarafın kusurlu hareketleri ile evliliğin devamının imkansız hale geldiğinden tarafların boşanmalarına, maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulü ile dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyalarının aynen iadesine, iade edilemediği taktirde bedelinin teslim günündeki değeriyle ödenmesine ve tedbir nafakasına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle, davacının evi terk ettiğini bu nedenle maddi ve manevi tazminat isteyemeyeceğini, davacı ile birlikte bankadan kredi aldıklarını ve bu paralarla davacıya ziynet alındığını, davacının evi terk ederken bu bilezikleri götürdüğünü, sağlık nedenlerinden dolayı borca girdiklerini ve bu borçları ödediğini, davacı ile aralarında geçimsizlik olmadığını belirtmiş, davacının müşterek haneye dönmesini istediğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tarafların boşanmalarına, davalı lehine hüküm altına alınan tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne, ziynet eşyasının aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığında bedelinin teslim günündeki değeri ile ödenmesine dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, mahkemece; bozma ilamının ziynet eşyalarına ilişkin kısmı yönünden ilk kararda kısmen direnilmesine karar verilmiştir.
Kısmi direnme hükmünü davalı taraf temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususu, ön sorun olarak tartışılmıştır.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise; yerel mahkemenin bozmaya konu ilk kararında “...davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, talep olmadığından yoksulluk nafakası konusunda karar verilmesine yer olmadığına, maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne, 4-5 adet 22 ayar düz bilezik ( 75 gram ), 1 adet 22 ayar set takımı ( 55 gram ), 1 adet 14 ayar yüzük ( 5 gram ) olan ziynet eşyasının aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığında bedelinin teslim günündeki değeri ile ödenmesine” dair hüküm kurmasına rağmen, direnme olarak adlandırılan kararda; “...davanın kabulüne 1 adet künye, 1 adet gerdanlık ve iki küpeden oluşan bir adet altın set takımının, 4 adet burgulu altın bileziğin, iki adet altın yüzüğün ve bir adet taşlı künyenin davalıdan aynen alınarak davacıya verilmesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde bunların teslim günündeki bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde hüküm kurduğu; verilen ilk kararın boşanma ve nafaka davası yönünden kesinleştiği,diğer bir ifade ile ilk kararda ve direnme kararında uyuşmazlık konusu ziynet eşyaları yönünden farklı hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 29.04.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.