22. Hukuk Dairesi 2017/9885 E. , 2018/4327 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
AVUKAT ...
DAVALILAR : 1- ... ADINA VEKİLİ AVUKAT ...
2- AKDENİZ TEM. VE İLAÇ HİZ. ORG. TUR. İNŞ. BİL. VE DAN. TİC. LTD. ŞTİ. ADINA VEKİLİ
AVUKAT ...
İHBAR OLUNAN : ....
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin işverence haklı neden olmaksızın feshedildiğini beyanla kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacaklarını istemiştir.
Davalıların cevaplarının özeti:
Davalı Bakanlık vekili, davacının taşeron firmanın elemanı olarak çalıştığını, davalı idare ile davacı arasında herhangi bir iş akdi ya da akit kabul edilebilecek herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığını, işçinin kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesi konusunda sorumlunun yüklenici şirket olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Akdeniz Temizlik ve İlaç Hiz. Org Tur. İnş. Bil. ve Dan. Tic. Ltd. Şti. vekili, mevcut davada alt işveren olduğunu, müvekkilinin ihale sürecinin 31.12.2013 tarihinde dolduğunu ve 01.01.2014 tarihinde dava dışı Okyanus A.Ş.’nin ihaleyi aldığını ve bu şirketin davacıyı işe başlatmadığını, müvekkilinin Sosyal Güvenlik Kurumu"na işyeri girişi yapıldıktan sonra işçileri bir daha görmediği ve mesailerinin bile asıl işveren tarafından yapılması nedeniyle davacı işçinin de başlangıçtan beri davalı asıl işverenin işçisi olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 31. maddesinde, hakimin davayı aydınlatma ödevi düzenlenmiş olup, madde uyarınca, hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve delil gösterilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir.
Aynı Kanunu"nun 194. maddesinde ise somutlaştırma yükü düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrası uyarınca, taraflar dayandıkları vakıaları, ispata elverişli bir şekilde somutlaştırmakla yükümlüdür. Madde gerekçesinde, maddenin ihdas amacının, uygulamada genel geçer ifadelerle somut vakıalara dayanmadan davaların açılıp yürütülmesinin önüne geçmek olduğu belirtilmiştir. Gerekçenin devamında, "Bir davada, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılama yapabilmesi, karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut olarak ortaya konulması gerekir. Genel geçer ifadelerle, somut bir şekilde ortaya koymadan iddia veya savunma amacıyla vakıaların ileri sürülmesi durumunda, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi mümkün olmayacağı gibi vakıaların anlaşılması için ayrıca bir araştırma yapılması ve zaman kaybedilmesi sözkonusu olacaktır. Taraflar, haklarını dayandırdıkları hukuk kuralının aradığı koşul vakıalara uygun, somut vakıaları açıkça ortaya koymalıdırlar. Bu vakıaların somut olarak ileri sürülmesi, ilgili taraf için bir yüktür; bu yükü yerine getirmeyen sonuçlarına katlanacaktır." şeklindeki ifadelere yer verilerek somutlaştırma yükünün anlam ve önemi vurgulanmıştır.
Davacının dilekçesinde talebine dayanak yaptığı bazı iddialar (vakıalar) olmakla birlikte, bunlar somut ve açık değilse, o zaman somutlaştırma yükünün yerine getirilmemesinden söz edilmelidir. Nitekim davanın dayanağı olan vakıaların soyut olarak gösterilmesi yetmez, bu vakıaların ispata elverişli şekilde zaman, mekan ve içerik olarak somutlaştırılması zorunludur. Somutlaştırmak, bir iddiayı, zaman, mekân, kişi, oluş şekli gibi unsurlarıyla algılamaya, anlamaya, tartışmaya, ispata elverişli şekilde ortaya koymaktır. Vakıaların somutlaştırılmasından sonra, karşı tarafça savunma yapılabilir ve mahkemece bir vakıa tam olarak algılanabilir, ispat faaliyeti yürütülebilir ve vakıa üzerinde inceleme ve tartışma yapılarak karar verilebilir. Soyut ve genel ifadelerle dilekçe yazmak, tarafın kendi bilmediği bir şeyi karşı tarafın bilmesini ve mahkemenin de talepte dahi bulunanın bilmediği, somut olarak ileri sürmediği, belirsiz bir şeyden sonuç çıkarmasını beklemek anlamına gelir ki, bu durum hukuk kuralları bir yana mantık kurallarıyla da bağdaşan bir durum değildir.
Somutlaştırma yükünde bir vakıa mevcut, ancak kanunun aradığı şekilde açık ve somut olmadığından, "maddi ve hukuk açıdan belirsiz yahut çelişkili" hususlarda hâkimin davayı aydınlatmak durumunda olduğu göz önüne alınarak hâkimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında değerlendirme yapılmalıdır. Somut olmayan vakıalarda, maddi ve belirli ölçüde hukuki belirsizlik mevcuttur, bu belirsizliğin giderilmesi hakimin ödevidir. Bu sebeple, sadece tarafların dilekçelerini tekrar ettikleri yönündeki beyanların tutanağa geçirilmesi veya soyut ifadelerle tespit yapılması yeterli değildir. Bunun gibi, tarafların üzerinde bulunan yükleri (iddia, somutlaştırma ve ispat yükü) ve hâkimin görevi ve ödevini bilirkişinin yapması da beklenemez ve bu tespitlere göre dava yürütülemez. Zira, tarafın iddiası olmayan veya somutlaştırmadığı bir hususu, bilirkişi incelemez, değerlendiremez; bilirkişi hâkimin yerine de geçerek davayı aydınlatamaz, uyuşmazlık ve vakıa belirlemesinde bulunamaz. Bilirkişi ancak, varolanı inceleyebilir, açıklayabilir, teknik bilgisiyle istenen hususu tespit edebilir. Başlangıçta taraflarca ve hâkim tarafından gerçekleştirilmeyen bu işlemlerin sonradan bilirkişi marifetiyle giderilmesi usûlen mümkün değildir.
Somut olayda, davacı dava dilekçesinde işe girdiği tarihten 2008 yılına kadar kendisine hiç yıllık izin kullandırılmadığını bu tarihten sonrada eksik kullandırıldığını, davacı tanığı ... işyerinde 1997 yılından 2004 yılına kadar izin kullanılmadığını, ancak 2004 yılı sonrası yılda 14 gün izin kullandırıldığını, davacı tanığı ... ise genelde 14 gün izin kullandırıldığını beyan etmiştir. Mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının on altı yıldan fazla olan hizmet süresi boyunca sadece on üç gün yıllık ücretli izin kullandığı kabulü ile yıllık ücretli izin hesabı yapılmıştır.
Davacının dava dilekçesindeki talebi ve davacı tanıklarının beyanları da dikkate alındığında davacının hangi yıllarda yıllık izin kullandığı, hangi yıllarda kullanamadığına yönelik ayrıntılı beyanı alınmadan, davacıya iddiasını somutlaştırma yönünde süre verilmeden davanın esası hakkında karar verilmesi doğru değildir. Gerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 194. maddesi kapsamında davacının somutlaştırma yükümlülüğü gerekse aynı Kanun’un 31. maddesi kapsamında hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunması karşısında, Mahkemece davacı asil dinlenmeden sonuca gidilmesi hatalı olmuştur. Anılan sebeple, davacı asilin gerek kullandığı gerekse kullanmadığı yıllık ücretli izinlerin tarihleri, dönemleri ve süreleri konusunda ayrıntılı olarak beyanı alınmalı sonuca göre yıllık izin ücreti talebi ile ilgili değerlendirme yapılmalıdır. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, 22.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
F.K.