Hukuk Genel Kurulu 2013/2079 E. , 2015/1278 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki “boşanma, nafaka, tazminat ve ziynet alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 14.Aile (kapatılan Üsküdar 3.Aile ) Mahkemesince tarafların boşanmalarına, nafaka ve tazminat taleplerinin reddine, davacının ziynet eşyası talebinin reddine, davalının ziynet eşyası talebi hususunda karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 13.05.2011 gün ve 2010/560 E.-2011/317 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 07.06.2012 gün ve 2011/18549E.-2012/15508 sayılı ilamı ile;
(...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kocanın tüm, davacı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında temyiz itirazları yersizdir.
2-Toplanan delillerden; düğünde davacıya takılan 5 adet bilezikten, 2 tanesinin davalı tarafından düğün borcu için alınıp bozdurulduğunun sabit olduğu anlaşılmaktadır. O halde, bu 2 adet bilezik bedelinin davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, kadının ziynet alacağı talebinin reddi doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma, nafaka, maddi ve manevi tazminat ile ziynet alacağı istemine ilişkindir.
Davacı vekili, evlililik birliğinin temelinden sarsıldığını belirterek tarafların boşanmalarına, davacı için aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesine, TMK’nın 174. maddesi gereğince 25.000,00 TL maddi, 25.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının ziynet eşyalarının bedeli olarak ise fazlaya ilişkin talepleri saklı kalmak kaydıyla 5.600,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının 11/07/2010 tarihinde ailesi ile birlikte müşterek evden gittiğini, altınlarını da yanında götürdüğünü, davacının müşterek evlerindeki istediği bütün eşyaları aldığını belirterek tarafların boşanmalarına, davacının maddi taleplerinin reddine, 40.000,00 TL maddi, 40.000,00TL manevi tazminat ile ziynet eşyaları bedeli olarak 6.000,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel mahkemece; her iki tarafında eşit derecede kusurlu oldukları gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, davacı çalıştığı için tedbir ve yoksulluk nafakası talebinin reddine, taraflar eşit derecede kusurlu sayıldıklarından maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, davalının, davacıya ait ziynet eşyalarını zorla ya da iade edilme şartıyla aldığı ispat edilemediğinden ziynet eşyası talebinin reddine, davalının ziynet eşyası talebi ile ilgili olarak harcı verilmek sureti ile usulüne uygun açılmış dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde belirtilen gerekçe ile bozulmuş, hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
İşin esasına geçilmeden önce; Yerel mahkemenin bozmaya konu ilk kararında “...Davalının, davacıya ait ziynet eşyalarını zorla ya da iade edilme şartıyla aldığı ispat edilemediğinden ziynet eşyası talebinin reddine,” dair hüküm kurmasına rağmen, direnme olarak adlandırılan kararda karşıoy yazısından esinlenilerek ; “...davalının, davacıya ait ziynet eşyalarını zorla ya da iade edilmek şartı ile aldığı ispat edilemediğinden, ailenin ortak ihtiyaçları ve giderleri için bozdurulan ziynet eşyalarının davacının rızası ile verildiği kanaatine varıldığından, ayrıca eşlerin ailenin ortak giderleri için maddi güçleri oranında katkıda bulunmaları gerektiğinden, bozma kararına uyulması mümkün görülmemiş…” gerekçesine yer verilmiş olması karşısında direnme olarak adlandırılan kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususu önsorun olarak tartışılmış; mahkemece gerekçenin tekrar edilip genişletilerek direnme kararı verildiği bu nedenle yeni hüküm olarak kabul edilemeyeceği oyçokluğu ile kabul edilmiş ve önsorun bu şekilde aşılmıştır.
İşin esasına gelince:Yerel Mahkemece tarafların boşanmalarına, diğer istemlerin reddine ilişkin olarak verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle ziynet eşyaları yönünden kısmen bozulmuştur.
Hukuk Genel Kurul önüne gelen uyuşmazlık; davacı kadına düğünde takılan ve davalı tarafından davacıdan alınarak düğün borçları için bozdurulan iki adet bileziğin davacının evlilik birliğinin giderlerine mal varlığı oranında katkısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği, davalının bu bilezikleri zorla ya da iade edilme şartıyla alıp almadığı buna bağlı olarak iki adet bilezik bedelinin davalıdan tahsiline karar verilip verilemeyeceği noktasındadır.
Sair hususlar kesinleşmiş olup uyuşmazlık konusu değildir.
01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile birlikte 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin; karının iaşesini kocaya yükleyen 152. maddesi de yürürlükten kaldırılmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 186/3 fıkrası “Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.” hükmünü getirmiştir.
TMK.nun 186/3.fıkrasında her ne kadar eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılacakları belirtilmiş ise de buradaki katılmanın ya eşlerin rızası ile ya da mahkeme kararıyla olması gerekir.
Diğer taraftan, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır.
Bu nedenle öncelikle “kişisel mal” kavramının yasal olarak nasıl düzenlendiği üzerinde durulmalıdır:
Türk Medeni Kanununun 220.maddesi gereğince; “Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
3. Manevi tazminat alacakları,
4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.” kişisel mal olarak sayılmış olup 222/1.maddesinde; “ Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.”hükmü ile ispat yükünün kime ait olduğu hususu düzenlenmiştir.
Bu durumda ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca almış olduğu ziynet eşyalarını iadeden kurtulur.
Somut olayda ise bu konuda herhangi bir mahkeme kararı bulunmadığı gibi, kadının rızası ile katkı amacıyla bozdurulmak üzere ziynet eşyalarının verildiğine dair herhangi bir delil de bulunmamaktadır. Davacı vekili, 29.03.2011 tarihli dilekçesi ile düğünde takılan beş adet bileziğin davalı tarafından alıkonduğunu beyan etmiş, davalı tarafa yemin teklif etmeyeceklerini belirtmiştir. Davalı vekili, 13.05.2011 tarihli dilekçesi ile beş adet bilezikten iki adet bileziğin düğün borçları için bozdurulduğunu, üç adet bileziğin ise davacı tarafından giderken götürüldüğünü savunmuştur.
Davacıya ait olduğu anlaşılan ve bozma ilamı ile üç adet bileziğe ilişkin temyiz itirazları reddedilerek kesinleşmiş olup uyuşmazlık konusu olarak kalan iki adet bileziğin evliliğin devamı sırasında davalı tarafından bozdurularak düğün borçları için harcandığı davalı yanca da kabul edilmiş ancak davalı, davacı kadının kendi rızası ile ziynet eşyalarını verdiğini kanıtlayamamıştır.
Bu durumda, düğün borçları için bozdurulan ziynet eşyalarının rıza ile ve iade şartı olmaksızın verildiğini davalı koca ispatlamak zorunda olup somut olayda davalı koca bu durumu ispat edemediğinden dava konusu ziynet eşyalarını davacıya iade ile mükelleftir.
O halde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 29.04.2015 gününde önsorun yönünden ikinci görüşmede oyçokluğu, esas yönünden ilk görüşmede oybirliği ile karar verildi.