16. Ceza Dairesi 2019/3165 E. , 2019/4105 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma, terör örgütünün propagandasını yapma
Hüküm : Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 3 ve 5, TCK’nın 62, 53, 58/9, 63 maddeleri uyarınca mahkumiyet; terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 3713 sayılı Kanunun 7/2, TCK’nın 43, 62, 53, 58/9 ve 63 maddeleri uyarınca mahkumiyet hükümlerine dair yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin yasal şartları oluşmadığından CMK"nın 299. maddesi gereğince REDDİNE,
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
I-Sanık hakkında terör örgütünün propagandasını yapma suçundan kurulan hüküm yönünden yapılan incelemede;
Bölge adliye mahkemesinin kararı, verilen cezanın tür ve süresine göre CMK"nın 286/2-a maddesi gereğince temyiz edilemez nitelikte olduğundan, sanık müdafiinin temyiz isteminin CMK"nın 298. maddesi gereğince REDDİNE,
II-Sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan hüküm yönünden yapılan incelemede;
Siyasi partiler Anayasamızın 68/2. maddesinde vurgulandığı gibi, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partiye üye olma ve bir siyasi partinin çatısı altında siyasi faaliyetlerde bulunma örgütlenme özgürlüğü kapsamında iken, özgürlüğün topluca kullanımı bağlamında ifade özgürlüğü ile de ilişkilidir. Demokrasilerde özgürlüklerle doğrudan ilişkili olan ve yüksek bir meşruiyete sahip bulunan siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün, başka özgürlükler gibi; terör örgütlerince kötüye kullanılmak istenebileceği açıktır. Nitekim bir takım siyasi faaliyetteki asıl hedef ve amaçların, açıklanan hedef ve amaçlardan daha başka olabileceği gibi, asıl hedef ve amaçların gizlenebileceği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin “yazar ve diğerleri” kararında da vurgulanmıştır.
Anayasamızın 68. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesi ile tanınan siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün kötüye kullanımı Anayasamızın 14/2. maddesinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 17. maddesi uyarınca yasaklanmıştır.
Bir faaliyetin siyasi faaliyet/örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilmesi ve anayasa ile sözleşmenin korunmasından yararlanabilmesi için gerçekleştirilmekte olduğu bağlam ile birlikte cebir ve şiddet ile ilişkisi, kullanılan yöntem ve takip edilen amacın hukuk ve demokrasi kurallarına uygun olup olmadığı ve bir terör örgütü ile amaç veya yöntem bakımından ya da yapısal bir bağlantısının bulunup bulunmadığına bakılmalı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 17.07.2001 tarihli “Sadak ve diğerleri” kararında yaptığı ayrımda dikkate alınmalıdır.
Siyasi parti faaliyetleri kapsamındaki basın açıklamaları, Nevruz Bayramı kutlamaları, terör örgütü propagandasına dönüştürülmeyen insani mülahazalarla gerçekleştirilen taziye ziyaretleri gibi eylemlerin silahlı terör örgütü faaliyeti kapsamında kabul edilemeyeceğinde kuşku bulunmamakta ise de, terör örgütü yöneticilerinin talimatı veya örgütün çağrıları doğrultusunda gerçekleştirilen ve terör örgütünün propagandasına dönüşen şiddet eylemleri ve faaliyetlerin siyasi parti çalışması olarak kabulü mümkün değildir.
19.08.2015 tarihinde silahlı terör örgütünün çağrısı ve desteği de bulunan özerklik ilan edilen basın açıklamasına belediye başkanı sıfatıyla katılmak suretiyle söz konusu basın açıklamasını desteklediğini kamuoyuna gösteren, 2014 – 2016 yılları arasında silahlı terör örgütü PKK/KCK’ya müzahir yayın organlarınca yapılan çağrılar üzerine gerçekleştirilen, şiddet içeren ve terör örgütünün propagandasına dönüşen terör örgütü mensuplarının cenaze definlerine ve yasadışı gösteri yürüyüşlerine katılan sanığın süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren eylemleri nedeniyle silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair kabulde isabetsizlik bulunmadığı nazara alınarak, yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Bitlis 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin Erzurum Bölge Adliye 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.