7. Hukuk Dairesi 2021/5360 E. , 2021/1055 K.
"İçtihat Metni"7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 25/04/2011 gününde verilen dilekçe ile tenkis istenmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 02/02/2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili, 16.02.2011 tarihinde vefat eden mirasbırakan ...’ın Bursa 11. Noterliğinin 13.02.2009 tarihli ve 4154 yevmiye sayılı vasiyetnamesiyle kendisine ait taşınmazını davalıya vasiyet ettiğini, ölüme bağlı tasarruf nedeniyle müvekkillerinin saklı payının zedelendiğini belirterek tenkis talebinde bulunmuştur.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın, davalı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2017/1260 Esas, 2020/2319 Karar ve 08.06.2020 tarihli ilamı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karar, davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmalarının (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul, miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilebilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümünün bilinmesiyle mümkündür. Tereke, miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de terekenin pasifidir. Belirtilen borçların aktiften indirilmesiyle net tereke oluşur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılıp parasal olarak miktarının tespiti gerekir. Miras bırakanın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır.
Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak saptanmalıdır. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK"nın 565. maddesinin 1., 2. ve 3. bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde, özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK"nın 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanun"un 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa, davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede düzenlenen alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmayacağından davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. Öte yandan, sabit tenkis oranı doğru olarak belirlenmeden kullandırılan tercih hakkı da hukuksal bir sonuç doğurmayacaktır.
TMK"nun 564. maddesinde vasiyet alacaklısı tercih hakkını iki şekilde kullanabilir; ya dilerse tenkisi gereken kısmın değerini ödeyerek malın verilmesini ya da dilerse tasarruf edilebilir kısmın değerini karşılayan parayı isteyebilir.
O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Ancak değerinde azalma meydana gelmeksizin bölünmesine olanak bulunmayan belirli bir mal vasiyeti tenkise tabi olursa, vasiyet alacaklısı dilerse tasarruf edilebilir kısmın değerini karşılayan parayı isteyebilir. Başka bir anlatımla davalı taşınmazı verme tercihinde bulunmuşsa davacıların saklı payı dışında kalan miktarın bedelinin davalıya nakten ödenmesi, taşınmazın tamamının davacı adına tescile karar verilmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olayda,
1) Davacılar vekilinin temyiz itirazları yönünden, mahkemece kabul tarzı itibariyle, hükmün doğru kurulduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Davalının tercih hakkını para olarak kullanmak istediğini belirtmiş olmasına karşın mahkemece, vasiyete konu Bursa ili, Yıldırım ilçesi Mimarsinan mahallesinde bulunan 6219 ada 3 parsel sayılı taşınmazda mirasbırakan ... adına kayıtlı olan 100/176 payın iptali ile 50/352 oranındaki payının davalı adına tesciline karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 564. maddesi hükmü uyarınca, davacıların saklı payı dışında kalan miktarın bedelinin davalıya nakden ödenmesine ve taşınmazda vasiyete konu muris hissesinin tamamının tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile hem ayın vermeyi tercih eden davalı hem de davacılar adına paylı tapu oluşturacak şekilde karar verilmesi doğru değildir.
2) Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden ise, temlik dışı tereke kapsamındaki tarım arazisi tarla niteliğinde olan taşınmazların değerinin tespitine ilişkin 08.02.2013 tarihli ziraat mühendisi ve inşaat mühendisi bilirkişilerin raporunda, belirlenen değerlerin hangi esas ve metodlara göre tespit edildiği açıklanmamıştır. Tarım arazisi (tarla ve bağ) niteliğindeki taşınmazların değerlerinin gelir metodu esas alınarak tespit edilmesi, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca sabit tenkis oranının doğru hesaplanarak bir sonuca varılması gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekili ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yol açık olmak üzere, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 23.09.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.