![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2013/2205
Karar No: 2015/1257
Karar Tarihi: 22.04.2015
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/2205 Esas 2015/1257 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara 4.Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18.03.2013
NUMARASI : 2013/4 E-2013/80 K.
Taraflar arasındaki “maddi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 31.01.2011 gün ve 2008/332 E.- 2011/31 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 17.10.2012 gün ve 2011/7869 E.-2012/16445 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, müvekkili birliğin üyesi olan Türk Tarih Kurumunun “Yurt Dışındaki Tarihi Türk Eserlerinin Tespiti Projesi” kapsamındaki haklarını takip için müvekkilini yetkilendirdiğini, proje kapsamında görevlendirilen bilimsel ekibin Balkan ülkelerinde 2000-2005 yılları arasında envanter çalışması yaptığını, bilimsel ekipte yer alan davalının da sözleşme uyarınca proje imkanları dahilinde yapılan çalışmalar sırasında çekilen fotoğrafları her ne ad altında olursa olsun başka kurum veya kuruluşa satamayacağını, oysa davalının sözleşmeye aykırı davaranak bazı fotoğraf ve slaytları Kültür Bakanlığına sattığını, bu durumun müvekkilinin mali haklarını ihlal ettiğini ileri sürerek; FSEK 66. ve 68. maddeleri uyarınca 3 katı tazminata karşılık şimdilik 3.000,00 TL"nın davalıdan tahsilini ve kararın ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı defi ile görev ve husumet itirazlarında bulunmuş; Kültür Bakanlığına satılan fotoğrafların Türk Tarih Kurumuna ait fotoğraflar olmadığını, müvekkilinin TTK"nun işçisi, memuru ya da kadrolu fotoğrafçısı olmadığını, FSEK 18. maddenin uygulanamayacağını, taraflar arasındaki sözleşmenin eser çıkartma sözleşmesi olduğunu, müvekkilinin yükümünün Balkan ülkelerindeki taşınmaz Türk eserlerini seçme ve derleme eser olarak bir araya getirmek olduğunu, çalışmalarını bir plan dahilinde yürüttüğünü, raporunu ve anlatılanları görsel olarak tanımlamaya gerekli ve yeterli sayıda fotoğraf ve slaytı kuruma teslim ettiğini, Kurumun da Kosava’da Osmanlı Mimari Eserleri isimli eseri yayınladığını, sözleşme uyarınca müvekkilinin yurt dışında çekeceği bütün fotoğrafları Kuruma vermeyi taahhüt etmediğini, sözleşmeden doğan yükümünü yerine getirdiğini, müvekkilinin Kültür Bakanlığına verdiği fotoğraf ve slaytların arşivlik malzeme olarak verildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki sözleşmenin eser hazırlama sözleşmesi olduğu, davalının proje kapsamındaki çalışmaları sırasında çekmiş olduğu görsellerinden yeterli ve gerekli miktardakini TTK’ya verdikten sonra, kendisi için çekmiş olduğu farklı görselleri Kültür Bakanlığına arşivlik malzeme olarak vermesinde sadakat ve özen borcuna aykırılıktan sözedilemeyeceği, istisna sözleşmelerinde, sözleşme hükümlerine uymak kaydıyla müteahhidin sözleşme süresince başkaları için başka eserler üretemeyeceğinin söylenemeyeceği, aynı müteahhidin aynı zaman dilimi içerisinde farklı istisna sözleşmeleri uyarınca farklı kişilere farklı eserler oluşturma yükümü altına girebileceği, herhangi bir hak ihlalinin gerçekleşmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Somut uyuşmazlıkta davalı ile davacı meslek birliğinin üyesi olan Türk Tarih Kurumu (TTK) arasında bir hizmet ilişkisi bulunmadığından 5846 Sayılı FSEK"in 18/2. maddesinin uygulanma yeri olmadığına dair mahkeme görüşü isabetlidir. Ancak, mahkemece davalı ile TTK arasındaki ilişki dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK"nun 355 vd. maddeleri kapsamında istisna akti olarak nitelendirilerek, davalının Bulgaristan, Kosova ve Makedonya"da çektiği dava konusu fotoğraf eserlerini TTK"nun malzemesiyle elde ettiğinin kanıtlanamadığı, ayrıca yüklenici olan davalının aynı zaman dilimi içinde farklı kişiler için de istisna akdi kapsamında eser oluşturma yükümlülüğü altına girebileceği, TTK"na teslim edilen fotoğraflar ile dava dışı Bakanlığa arşiv malzemesi olarak bedeli karşılığı verilen fotoğrafların farklı olduğu, bu durumun davalının iş sahibine karşı özen ve sadakat borcuna aykırılık olarak da nitelendirilemeyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Oysa, dosyada mevcut TTK ile davalı arasında akdedilen sözleşme hükümlerine göre TTK"nun yürüttüğü “Balkan Ülkelerindeki Türk Eserleri Envanteri” isimli projede davalı ekip başkanı olarak yer almıştır. Davalı da dahil olmak üzere bu projede görev alan kişilerin yurt dışı masrafları da TTK tarafından karşılanmış olup bu projenin bir bölümünü oluşturan ve aralarında davalının da eser sahiplerinden olduğu “Kosova"da İslami Mimari Eserleri” adlı iki ciltlik kitap da TTK tarafından basılarak çoğaltılmıştır.
TTK"nun planlayıcısı olduğu bu proje nedeniyle davalının yurt dışında iken çektiği dava konusu Kosova (269 adet), Bulgaristan (332 adet), Makedonya (500 adet) fotoğraf slaytlarının TTK"na teslim edilen fotoğraflar içerisinde olmadığı ve 5846 Sayılı FSEK"in 2/3. ve 4/5. maddelerine göre eser niteliğindeki sözkonusu fotoğraf slaytlarının davalının müracaatı ile dava dışı Kültür Bakanlığı"na arşiv malzemesi olarak bedeli karşılığı satılarak teslim edildiği anlaşılmaktadır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK"nun 385. maddesi uyarınca; “Bir veya müteaddit müellif, naşirin tayin eylediği plan dairesinde bir eser telif eylemeği taahhüt ederlerse, ancak mukavele edilen bedele müstahak olurlar. Bu takdirde telif hakkı naşire ait olur.”
Davalı ile TTK arasındaki sözleşme içeriğinden de anlaşılacağı üzere; yayıncı (naşir) kurum olan TTK tarafından planlanan ve yürütülen proje kapsamında oluşturulan bilimsel araştırma ekibinde ekip başı olan davalı ve diğer müelliflerce “Balkan Ülkelerindeki Türk Eserlerinin Envanteri” konulu çalışmalar yapılarak birden fazla ilim ve edebiyat eserinin meydana getirilmesi işi üstlenilmiştir. TTK"nun çalışanı olmayan davalı ile TTK arasındaki söz konusu projeye ilişkin sözleşme 818 Sayılı BK"nun 385. maddesi kapsamındaki neşir sözleşmesi olup, davalı tarafından yurt dışındaki tarihi eserlerin ve çalışmaların fotoğraflanması da bu proje kapsamında gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle; davalı ile TTK arasındaki akdin sadece BK"nun 355 vd. maddelerine dayalı istisna akdinden ibaret olacağına dair mahkeme görüşü ve bu görüşten hareketle oluşturulan ret gerekçesi yerinde değildir.
Zira, 818 Sayılı BK"nun 385. maddesi, eserin naşirin tayin eylediği plan dairesinde oluşturulması kaydıyla, henüz meydana getirilmemiş bir eserle ilgili mali hakların akıbetini düzenleyen özel ve istisnai bir hüküm içermektedir. Böylece, neşir sözleşmesi hem eserin meydana getirilmesini, hem de eserle ilgili mali hakların işverene (naşire) ait olacağı taahhüdünü içermektedir. 818 Sayılı BK"nun 355 vd. maddelerinde düzenlenen istisna akdinden farklı olarak, aynı kanunun 385. maddesinde düzenlenen neşir sözleşmesinde; bir veya birden fazla müellif, naşirin tayin eylediği plan dairesinde bir eser telif eylemeyi borçlanmaktadırlar.
Bu proje kapsamında meydana getirilen ilim ve edebiyat eseri üzerinde ve yine aynı projede kullanılmak üzere bu proje ve çalışmaların fotoğraflanması sonucu elde edilen fotoğraf eserleri üzerindeki eser sahipliği davalıya ait olmakla birlikte, söz konusu eserler üzerindeki mali hakları kullanma yetkisi BK"nun 385. maddesi uyarınca naşir olan TTK"na ait olacağından, TTK kanun gereği kullanma yetkisini edindiği mali haklarla ilgili her türlü tasarruf işlemini gerçekleştirebilecektir.
Öte yandan, 5846 Sayılı FSEK"in 10/4. fıkrasından farklı olarak, BK 385. maddesine göre meydana getirilen eserin birlikte mülkiyet ya da paylı mülkiyet sahipliğine tabi olmasının bir önemi olmayacağından, bir ilim ve edebiyat eseri yaratılmasına dair bilimsel çalışma ve araştırma kapsamında çekilen ve aynı zamanda bağımsız bir eser olma vasfı da bulunan dava konusu fotoğraflar için BK"nun 385. maddesinin uygulanmasına engel bir durum bulunmamaktadır.
Davalı her ne kadar, dava konusu fotoğraflarla ilgili herhangi bir taahhüdü olmadığını savunmuş ise de bilirkişi raporundaki açıklama itibariyle anılan fotoğrafların TTK"nun yürüttüğü proje faaliyetleri kapsamında yurtdışında belirlenen ülke ve şehirlerde çalışma yapıldığı zamanlarda ve ardışık olarak çekildikleri belirlenmiştir. Söz konusu fotoğrafların adı geçen TTK projesi dışında ve bir başka iş kapsamında çekildiği de kanıtlanamamıştır. Davalı, uyuşmazlık konusu fotoğrafların slaytlarının bedeli karşılığı arşiv malzemesi olarak satımını sonraki bir tarihte dava dışı Kültür Bakanlığı"na bizzat teklif etmiştir. Bu durumda, ortada Türk Tarih Kurumu ile yapılan sözleşme dışında, ayrı bir istisna akdinin varlığından ve sözleşmeden bağımsız bir eser yaratılması faaliyetinden söz edilemez.
Bu bakımdan, davalının bedeli karşılığında dava dışı Bakanlığa teslim ettiği dava konusu fotoğraf eserleri üzerindeki mali hakları kullanma yetkisinin BK"nun 385. maddesi hükmü dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği halde, yazılı gerekçelerle davanın reddi doğru görülmediğinden kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir...)
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK)"nun 66 ve 68.maddelerine dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili birliğin üyesi olan Türk Tarih Kurumunun “Yurt Dışındaki Tarihi Türk Eserlerinin Tespiti Projesi” kapsamındaki haklarını takip için müvekkilinin yetkilendirildiğini, bu proje kapsamında davalı taraf başkanlığında görevlendirilen bilimsel ekibin Balkan ülkelerinde 2000-2005 yılları arasında envanter çalışması yaptığını, davalı ile yapılan sözleşme uyarınca proje imkanları dahilinde yapılan çalışmalar sırasında çekilen fotoğrafların her ne ad altında olursa olsun başka kurum veya kuruluşa satılamayacağı, devredilemeyeceği ve yayımlanamayacağının kararlaştırıldığını, proje kapsamında meydana getirilen eserlerin mali haklarının Türk Tarih Kurumu"na ait olduğunu ancak, davalı tarafça sözleşmeye aykırı davranılarak proje kapsamında yapılan çalışmalara ait bazı fotoğraf ve slaytların Kültür Bakanlığı"na satılarak müvekkilinin mali haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek; FSEK 66. ve 68.maddeleri uyarınca 3 katı tazminata karşılık şimdilik 3.000,00 TL"nin olay tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, kararın FSEK madde 78 uyarınca ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, Kültür Bakanlığına satılan fotoğrafların Türk Tarih Kurumuna ait fotoğraflar olmadığını, müvekkilinin Türk Tarih Kurumunun işçisi, memuru ya da kadrolu fotoğrafçısı olmadığını, bu nedenle FSEK 18.maddenin uygulanamayacağını, taraflar arasındaki sözleşmenin eser çıkartma sözleşmesi olduğunu, müvekkilinin yükümlülüğünün Balkan ülkelerindeki taşınmaz nitelikli Türk eserlerini seçme ve derleme eser olarak bir araya getirmek olduğunu, buna göre yeterli sayıda fotoğraf ve slaytı kuruma teslim ettiğini, Kurumun da Kosova’da Osmanlı Mimari Eserleri isimli eseri yayınladığını, sözleşme uyarınca müvekkilinin yurt dışında çekeceği bütün fotoğrafları Kuruma vermeyi taahhüt etmediğini, müvekkilince Kültür Bakanlığına arşivlik malzeme olarak satılan slayt ve fotoğraflarda davacının mali haklarının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalı ile davacı meslek birliğinin üyesi olan Türk Tarih Kurumu arasında bir hizmet ilişkisi bulunmadığından FSEK"in 18/2.maddesinin uygulanma yerinin bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin eser hazırlama sözleşmesi olduğu, davalının proje kapsamındaki çalışmaları sırasında çekmiş olduğu görsellerinden yeterli ve gerekli miktardakini Türk Tarih Kurumu’na verdikten sonra, kendisi için çekmiş olduğu farklı görselleri Kültür Bakanlığı"na arşivlik malzeme olarak vermesinde sadakat ve özen borcuna aykırılıktan söz edilemeyeceği, istisna sözleşmelerinde, sözleşme hükümlerine uymak kaydıyla müteahhidin sözleşme süresince başkaları için başka eserler üretemeyeceğinin söylenemeyeceği, aynı müteahhidin aynı zaman dilimi içerisinde farklı istisna sözleşmeleri uyarınca farklı kişilere farklı eserler oluşturma yükümü altına girebileceği, bu nedenle herhangi bir hak ihlalinin gerçekleşmediği gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece, dava konusu sözleşmenin, 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)"nun 385.maddesinde düzenlenen “sipariş üzerine eser yayın sözleşmesi” niteliğinde olmadığı, anılan sözleşmenin “Eserle ilgili çalışmaları TTK Proje Yürütme Kurulu"nun izni olmadan hiçbir yerde hiçbir şekilde yayımlamama, tebliğ olarak sunmama” şeklinde 6.maddesinde yeralan “eser” sözcüğünün BK"nın 355.maddesi anlamında kabulünün gerektiği, Özel Dairenin bozma ilamında benimsediği BK"nın 385.maddesi kapsamında “naşirin belirlediği plan çerçevesinde yapılan neşir sözleşmelerinde, ortaya çıkacak her türlü eserin telif hakkının naşire ait olacağı” yönündeki görüşe katılmanın mümkün olmadığı belirtilerek ve önceki gerekçeler tekrarlanarak direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını temyize davacı vekili getirmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu sözleşmenin BK"nın 355.maddesi kapsamında bir “eser sözleşmesi” mi yoksa BK"nın 385. maddesi kapsamında özel nitelikli bir eser sözleşmesi niteliğinde bulunan “neşir sözleşmesi” mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte bozma öncesi kararda yer verilmeyen yeni bir gerekçeye dayalı yeni bir hüküm olup olmadığı hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun"un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi).
Başka bir anlatımla; mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez (Hukuk Genel Kurulu’nun 26.06.2013 gün ve E:2012/9-1892, K:2013/881; 26.03.2014 gün ve E:2013/18-632, K:2014/394 sayılı ilamları).
Somut olayda ise; yerel mahkeme bozmaya eylemli olarak uyarak; BK’nın 385. maddesi kapsamında dava konusu uyuşmazlığı değerlendirip, yeni bir gerekçeye dayalı olarak "direnme" olarak adlandırdığı kararı vermiştir.
Mahkemenin "direnme" olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 22.04.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.