Hukuk Genel Kurulu 2013/2237 E. , 2015/1254 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İzmir 10. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 16/07/2013
NUMARASI : 2013/397-2013/577
Taraflar arasındaki “boşanma, nafaka, velayet, maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 10. Aile Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.12.2011 gün ve 2011/180 E., 2011/1311 K. sayılı kararın incelenmesi davalı (birleşen dava davacısı) vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 29.03.2013 gün ve 2012/7667 E., 2013/8725 K. sayılı ilamı ile;
(... Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için; evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa, dinlenen davacı-davalı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup; bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davacı-davalı kadının boşanma davasının reddi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır....)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı (birleşen dava davacı) vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl ve birleşen dava, şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı boşanma, nafaka, velayet ve maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacı, tarafların 2006 yılında evlendiklerini, davalının asabi ve geçimsiz bir kişiliğinin olduğunu, kendisine hakaret ve küfür ettiğini, şiddet uyguladığını, taraflar arasında karı koca ilişkisinin de son bulduğunu ileri sürerek boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin kendisine verilmesine, kendisi için tedbir yoksulluk nafakasına, müşterek çocuk için tedbir ve iştirak nafakasına, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiş; yargılama aşamasında maddi ve manevi tazminat ile kendisi için talep ettiği nafaka isteklerini atiye terk ettiğini beyan etmiş; karşı davanın ise reddini savunmuştur.
Davalı, asıl davanın reddini savunmuş; birleşen davasında ise, davacının evlilik birlikteliğinde eşine göstermesi gereken saygı ve sadakati göstermediğini, davacının evlilik birliğinin sarsılmasında asıl ve tam kusurlu olduğunu, kendisine yüklenebilecek bir kusur olmadığını bu nedenlerle boşanma davasının, maddi ve manevi tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası taleplerinin reddine, boşanma yönünde karar verilecek olursa müşterek çocuğun velayetinin kendisine verilmesine, maddi ve manevi tazminat haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; eşler arasındaki evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, birliğin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda; kadının ağır kusurlu olduğu ve evliliğin devamında korunmaya değer bir yarar kalmadığı anlaşıldığından asıl boşanma davasının ve birleşen boşanma davasının kabulü ile birliğin temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına; müşterek çocuğun velayetinin babaya verilmesine , tedbiren iştirak nafakasının babadan alınarak anneye verilmesine, asıl davada kadının nafaka isteği ile maddi ve manevi tazminat isteklerini atiye bıraktıklarını beyan ettiğinden bu istekler hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kadına resen tedbir nafakası takdirine yer olmadığına dair verilen karar davalı-birleşen dava davacısı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile bozulmuş, mahkemece önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı(davacı) vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı-davacı kocanın, TMK"nun 185/son ve 186/son maddesinde belirtilen birlik görevlerini yerine getirip getirmediği ve kocanın kusuruyla da birliğin temelinden sarsılıp sarsılmadığı;bunun sonucunda, davacı-davalı kadının boşanma davasının reddinin gerekip gerekmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler esnasında uyuşmazlığın esasının incelenmesinden önce, mahkemenin bozulan ilk kararının “ asıl boşanma davasının ve birleşen boşanma davasının kabulü ile birliğin temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına; müşterek çocuğun velayetinin babaya verilmesine , tedbiren iştirak nafakasının babadan alınarak anneye verilmesine, asıl davada kadının nafaka isteği ile maddi ve manevi tazminat isteklerini atiye bıraktıklarını beyan ettiğinden bu istekler hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kadına resen tedbir nafakası takdirine yer olmadığına asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne” şeklinde karar verilmesine rağmen, direnme olarak adlandırılan kararda ise “asıl davada mahkememizin önceki kararında direnilmesine karar verildiğinden asıl davada boşanmaya karar vermek gerekir ise de; birleşen davadaki boşanma ve boşanmanın eklerine ilişkin hüküm taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleştiğinden bu hususlarda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davacı kadının tedbir ve yoksulluk nafakası isteği ile maddi ve manevi tazminat isteği atiye bırakıldığından bu istekler hakkında karar verilmesine yer olmadığına,” şeklinde karar verilmiş olduğu dikkate alındığında, yerel mahkemece usulüne uygun direnme kararı oluşturulup oluşturulmadığı hususu ön sorun olarak incelenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 297. maddesinde belirtildiği üzere, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Yukarıda yazıldığı şekilde, bozulan ilk karar ile direnme kararı arasında çelişki bulunduğundan yerel mahkemece usule uygun direnme hükmü kurulması için, işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin kararın usulden bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç: : Davalı vekili(birleşen dava davacı)vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 22.04.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.