1. Hukuk Dairesi 2020/1592 E. , 2021/2606 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 sayılı HMK’nin 353/1.b.2 maddesi gereğince hükmün ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvaazası hukuki nedenine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan annelerinin dava konusu 1076 ada 16 parsel sayılı taşınmazını davalıya satış yoluyla devrettiğini, yapılan işlemin mal kaçırmaya yönelik olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı, taşınmaz hisselerini üçüncü kişilerden satın aldığını, mirasbırakanla bir ilgisinin bulunmadığını, murisin devrettiği taşınmaz hissesini bedeli ödenmek suretiyle satın aldığını, mirasbırakanın mal kaçırma kastının bulunmadığını, paylaştırma iradesi ile hareket ettiğini, murisin ölünceye kadar tüm ihtiyaçlarının kendisi ve çocukları tarafından karşılandığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, mirasbırakanın taşınmazdaki hissesini mirasçılarından mal kaçırmak amacı ile davalıya devrettiği anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin istinaf başvurusu sonucunda İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, murisin birden çok evlilik yaptığı, ölen kocasından kalan taşınmazları ölen kocasıyla ortak çocuklarına paylaştırdığı, bu kapsamda davacıya da taşınmaz verdiği, çocuklarıyla arasında husumet bulunmadığı, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket etmediği, mirasbırakana ölünceye kadar davalı ve çocukları tarafından bakıldığı, gerekçesiyle, istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 sayılı HMK’nin 353/1.b.2 maddesi gereğince hükmün ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...’nin 22.09.2017 tarihinde öldüğü, geriye çocukları davacı ..., davalı ... ve dava dışı ...in kaldığı, dava konusu 1076 ada 16 parselde mirasbırakan Safiye’nin 276/526 payı olduğu ve Safiye’nin payını yarı yarıya 20.04.1992 tarihinde davalı oğlu ... ile dava dışı kızı....’e satış yoluyla temlik ettiği, ...’in de payını 29.05.2000 tarihinde davalıya satış suretiyle devrettiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun 706., Türk Borçlar Kanunu"nun 237. (Borçlar Kanunu"nun 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; mirasbırakanın taşınmaz üzerindeki payının tamamını oğlu davalı ve dava dışı kızı ..."e bedelsiz devrettiği, ..."in ise payını cüzi bir bedelle davalı ..."e satış suretiyle devrettiği, dinlenen davacı tanık beyanlarından evin tek erkek çocuğu ..."e diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla temlik yapıldığı gibi, mirasbırakanın mal paylaştırma kastının da bulunmadığı, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde murisin iradesinin davacıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmesi hatalıdır.
Davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.