4. Hukuk Dairesi 2015/111 E. , 2015/2489 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/10/2013
NUMARASI : 2012/455-2013/560
Davacı A.. İ.. vekili Avukat Haluk tarafından, davalılar H. Gazetecilik ve Matbacılık A.Ş. ve diğerleri aleyhine 22/05/2012 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 24/10/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıya dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece,davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, H. Gazetesi"nde davalı F.. A.. tarafından 20/04/2012 tarihinde ""2B Ağası aleyhime ilan veriyormuş"" başlığıyla ve 21/04/2012 tarihinde ""Görgü denen şey kaçıncı parselde ""başlığıyla kaleme alınan yazılarda kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan ifadeler kullanıldığını ileri sürerek, manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalılar ise, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu yazılarda eleştiri sınırlarının aşıldığı, alay edercesine bir üslup kullanıldığı ve kişisel yaşamın haberle ilişkilendirildiği; bu yönden dava konusu yazıların manevi tazminatı gerektirecek ağırlıkta ve hukuka aykırı olduğu; davacının verdiği ilanların tahrik edici olduğu belirtilmişse de; bunun ancak indirim sebebi olarak tazminatın miktarı yönünden nazara alınabileceği; yoksa dava konusu köşe yazılarını hukuka uygun kılamayacağı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava dosyası arasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde;dava konusu edilen yazılarda, Orman Kanunu"nun 2/B maddesi gereğince arazi satışları ile ilgili olarak davacı tarafından alınan taşınmazlarda parsellerin yüzölçümünde miktar açısından usulsüzlük yapıldığının ima edildiği, ayrıca davacı Ali tarafından davalının bu iddialarla ilgili olarak yazdığı yazılar nedeniyle çeşitli gazetelere ""A. A."ndan F.. A.."ya Kıyak"" başlığıyla yer alan ilanlara da yer verildiği anlaşılmaktadır.
Orman Kanunu"nun 2/B maddesi gereğince yapılan arazi satışları ile ilgili olarak Milli Emlak Genel Müdürlüğünün İstanbul Defterdarlığına gönderdiği ve dosya kapsamında bulunan 12/03/2012 tarihli yazıda, ""..hazineye ait 91 ada 1 parsel ve 92 ada 12 parsel numaralı taşınmazların dosyalarındaki tapu kaydı,tespit tutanağı ve MEOP kayıtlarında sırasıyla 3.050,64 m2 ve 5.541 m2 olarak belirlendikleri,ancak yapılan karşılaştırmalar ve araştırmalar sonucu söz konusu taşınmazlardan 91 ada 1 parselin 1.3050,64 m2 ve 92 ada 12 nolu parselin 15.541,00 m2 yüzölçümlerinin olduğunun anlaşıldığı,tapu sicil müdürlükleri ile irtibata geçilerek düzeltilmiş tapu kayıtlarının dosyalarına konulmasının sağlanması, MEOP kayıtlarının ve kıymet takdir raporlarının düzeltilmesinin gerektiği,ayrıca söz konusu bölgede başka yanlışlarının bulunup bulunmadığının tespiti açısından bölgede bulunan 2B madde kapsamındaki taşınmazlarının yüz ölçümlerinin teknik elemanlarca yapılarak eski yüzölçümleri ile karşılaştırma sonuçlarının bildirilmesinin istendiği"" görülmektedir.
Davacı tarafından ""Ali F.. A.."ya K."" başlığıyla verilen ilanda ise; “Ben A. A. Elhamdülillah Ofluyum. Ama doğma büyüme Ümraniyeliyim. Ümraniye markasının değerini yükseltecek projelerle Türkiye’de markalı konut dönemini ilk ben başlattım. Bana açıkça düşmanlık etmeyi iş edinmiş zihniyete buradan sesleniyorum. Yalan yanlış bilgilerle iş yapmayı adet edindin. Düşmanlık yapacaksan bari doğru dürüst yap. Şimdi, Çekmeköy’de şirketime kayıtlı dört yüz dönüme yakın arazinin listesini buradan ilan ediyorum. Bunları da araştırıp, incele. İlgini çeken bir arsa olursa yardımcı olurum. Tekliflere açığım. Belki bu şekilde bir yatırım yaparsın da, memlekete bir faydan olur” şeklinde ifadelere yer verilmiştir.
Şu durumda; davacı A.. İ.. tarafından davalı F.. A.. hakkında çeşitli gazetelere ilan verilmesi, Milli Emlak Müdürlüğü ile İstanbul Defterdarlığı arasında fiili miktarlar ile tapu kayıtları arasında miktar farklılıkları konusunda yazışmaların bulunması ve buna ilişkin tapu kayıtları göz önüne alındığında davalının eleştiri sınırları içerisinde dava konusu yazıları kaleme aldığının ve dava konusu yazılarda kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığının kabulü gerekir. Bu nedenle, istemin tümden reddi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 04/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.