19. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/727 Karar No: 2016/7646 Karar Tarihi: 27.04.2016
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/727 Esas 2016/7646 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı banka, müvekkilinin bankaya 152.341,11 TL borcu olduğunu iddia ederek ihtarname göndermiştir. Ancak davacı, müvekkilinin bu borcu kefil olmadığını ve imzaların müvekkiline ait olmadığını savunarak davalı bankaya karşı borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Davalı banka ise müvekkilin kefil olarak imza attığını ve borcun ödenmemesi nedeniyle ihtarname gönderildiğini iddia etmiştir. Davacı imzanın kendisine ait olmadığını savunsa da, mahkeme imzanın davacıya ait olduğuna karar vermiştir. Davacının iddialarını ispatlayamaması nedeniyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kanun maddeleri belirtilmemiştir.
19. Hukuk Dairesi 2016/727 E. , 2016/7646 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mah.sıfatıyla)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince süresi içerisinde temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacı vekili, davalı banka tarafından müvekkiline ...’in kefili olduğundan bahisle ihtarname gönderilerek toplam 152.341,11 TL nin ödenmemesi halinde yasal işlem yapılacağının bildirildiğini, müvekkilinin ...’e kefil olmadığını ve kredi sözleşmelerinde müvekkiline atfen atılmış imzaların müvekkiline ait olmadığını ileri sürerek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının dava dışı ..."in kredi sözleşmesinde kefil olduğunu ve ... lehine rehin senedi verdiğini, borcun ödenmemesi üzerine davalıya ve dava dışı asıl borçluya ihtarname gönderildiğini, sözleşmedeki ve rehin senedindeki imzanın davacıya ait olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Davacı vekili yargılama sırasında müvekkiline ait olduğu değerlendirilen imzanın müvekkili tarafından rızaen ve bilerek atılmadığını, müvekkiline hata ve hile ile kendi mevduatı ile ilgili olduğu düşüncesi ile imza attırıldığını, müvekkilinin kefil olma iradesinin bulunmadığını ileri sürerek davasını dava sebebi noktasında ıslah ettiğini belirtmiştir. Davalı vekili ıslah talebine karşı, beyanları kabul etmediklerini, davalının fiil ehliyetinin yerinde olduğu, sözleşmeden sonraki bir tarihte avukatına vekalet vermesinin bunun ispatı olduğunu, banka görevlilerine atfedilen hile iddiasının yakışıksız olduğunu, ıslahın imzanın kendisine ait olduğunun anlaşılmasından sonra davacının borçtan kurtulmak için yaptığı kötü niyetli bir davranış olduğunu savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; sözleşmedeki imzanın davacıya ait olduğunun tespit edildiği, dinlenen tanıkların görgüye dayalı bilgileri olmayıp davacıdan olan duyumlarını aktardıkları, davacının akli melekelerinin yerinde olduğu ve davacının akit yapma ehliyetine haiz olduğu, sözleşmenin imzalandığı tarih itibariyle davacının âma olmadığı, banka görevlisi tarafından imzaladığı kefalet taahhüdünün mahiyetinin kendisine açıklanmış olduğu, davacının imza inkarı ve ıslah ile ileri sürdüğü hata ve hile iddiasını ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 27.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.