11. Hukuk Dairesi 2016/11286 E. , 2018/3522 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Tüketici Mahkemesi’nce verilen 03/05/2016 tarih ve 2015/1461-2016/624 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı, davalı şubesinden kupon ödemeli tahvil aldığını, tahvillerde iki türlü faiz oranı yazıldığını, kendisine %9.07, %8.42 ve % 8.94 oranında faiz ödemeleri gerekirken altı aylık dönemler için %3.75 ve % 2.5 brüt faiz ödemek istemeleri üzerine 2 adet devlet tahvilini aldığı fiyatın çok altında 4 gün sonra 2.393,49 TL zararla sattığını ve yeniden devlet tahvili almak mecburiyetinde kaldığını, 20.06.2013 tarihinde mevduat avans kredisi kullandığını, kendisinden 2.592,00 TL komisyon ücreti kesildiğini, 12.07.2013 tarihinde satın aldığı devlet tahvilinin 17.06.2015 tarihindeki itfasında 31.998,62 TL anapara + 1.424,61 TL faizi ile birlikte 33.423,23 TL ödemeleri gerekirken 32.721,02 TL ödeme yapıldığını, bu durumda kendisinden haksız yere 702,21 TL para kesildiğini, bu kesintiyle ilgili olarak 10 yıllık hesap işletim ücreti olarak tahsil edildiğinin belirtildiğini, kendisinden 02.02.2007 tarihinden itibaren 24 ayrı tarihte 149,26 TL hesap işletim ücreti ve kupon faizi ödemelerinde 50,60 TL hesap işletim ücreti ile 10,77 TL usulsüz olarak fazladan para tahsil edildiğini ileri sürerek, 2.393,49 TL devlet tahvili alım satım farkı parası, 2.592,00 TL komisyon ücreti ve 912,84 TL hesap işletim ücreti olmak üzere toplam 5.898,33 TL "nin iadesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yapılan kesintilerin usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı bankanın davacıdan 20/06/2013 tarihinde kullanılan mevduat avans kredisi nedeniyle tahsil edilen 2.592,00 TL komisyon kesintisinin haksız şart niteliğinde olduğu ve bu miktarın davacıya iadesinin gerektiği, lakin devlet tahvilinin tüketicinin bilgisi ve rızası dahilinde gününden evvel erken bozdurulması sebebiyle oluşan 2.393,49 TL"lik zarardan davalı bankanın sorumlu tutalamayacağı, zira davacının daha yüksek faiz oranları ile getiri elde etmek maksadıyla rızası ile tahvilleri zararına sattığı, keza devlet tahvillerinin itfası sırasında ve hesap işletim ücreti adı altında 912,84 TL kesinti gerçekleştirildiği iddia edilmiş ise de belirtilen kesintinin yapılmadığı, aksine kesilen hesap işletim ücretlerinin belirli dönemler sonunda davacının hesabına iade olunduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne, 2.592,00 TL"nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, taraflar arasında akdedilen mevduat avans kredisi nedeniyle tahsil edilen komisyonun iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece, yukarıda özetlendiği gibi davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında 20.06.2013 tarihinde mevduat avans sözleşmesi imzalandığı ve bu kapsamda davacıdan 2.592,00 TL komisyon tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda tüketiciye ek mali külfet getiren sözleşme maddelerinin 4077 sayılı Kanun gereğince haksız şart niteliğinde olduğu ve davalı tarafça tahsilatın gider karşılığı yapıldığına dair belgelendirme şartı yerine getirilmediği için anılan bedelin iadesi gerektiği mütalaa edilmişse de, dava tarihi itibariyle uygulanması gereken 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun geçici 1. maddesi 2. fıkrası uyarınca, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki tüketici işlemlerine, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise kural olarak o kanun hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiş olup, bu durumda sözleşme tarihi itibariyle uyuşmazlığın bankacılık işleminden kaynaklandığı ve genel hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği hususu gözden kaçırılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 14/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.