11. Hukuk Dairesi 2016/11773 E. , 2018/3521 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)
Taraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/11/2015 tarih ve 2015/330-2015/836 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı banka şubesinden çeşitli tarihlerde ve birden çok ihtiyaç kredisi kullandığını, kredi tahsis ücreti adı altında kesinti yapıldığını, yapılan kesintilerin zorunlu olup olmadığının bilirkişi raporundan sonra belli olacağını, alacak miktarının belli olmasından sonra ıslah talebinde bulunacağını ileri sürerek, talep ile alacak miktarını ıslah ile artırma hakkı saklı kalmak kaydıyla, kredi için haksız ve yersiz alındığını iddia ettiği kesintilerin, kredinin alındığı tarihten itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş; ıslah dilekçesiyle talep sonucunu 5.173 TL"ye çıkarmıştır.
Davalı vekili, müvekkilinin tacir olup ücret isteme hakkı olduğunu, sözleşme gereği alınan masrafların geri ödeme planında belirtildiğini ve davacı tarafından imzalandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının ticari kredi kullandığı, davalı bankanın gelen kayıtlarına göre davacı tüketicinin birden çok kredi kullandığı, bu krediler için davalı banka tarafından davacı tüketiciden 5.143,00 TL kredi tahsis ücreti ile 30,00 TL BSMV olmak üzere toplam 5.173,00 TL kesinti yapıldığı ve iadesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 5.173 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacının farklı tarihlerde kullanmış olduğu krediler nedeniyle kredi tahsis ücreti adı altında yapılan kesintilerin iadesi istemine ilişkindir.
Taraflar arasında birden fazla ticari kredi sözleşmesi imzalandığı, kesintilerin bir kısmının 818 sayılı BK’nın yürürlükte olduğu dönemde, bir kısmının da 6098 sayılı TBK döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır.
6098 sayılı TBK döneminde akdedilen sözleşmeler hakkında, bütün sözleşmeler ve ekleri getirtilip, kredi sözleşmelerinin hükümleri ve banka kayıtları gözetilerek, kredi tahsis ücretinin bankaca verilen bir hizmetin karşılığı olup olmadığı, davalı bankaca alınabileceği öngörülen kredi tahsis ücretlerine ilişkin düzenlemelerin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulması, 6098 sayılı TBK"nin yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihinden önce akdedilmiş sözleşmeler bakımından, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 1. maddesi uyarınca ""Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir."" hükmü uyarınca, kredi sözleşmelerinin akdedildiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerektiği nazara alınarak, bütün sözleşmeler ve ekleri getirtilerek, kullandırılan kredilerin niteliği ve sözleşmede kredi tahsis ücreti alınabileceğine dair açık düzenleme ve oran bulunup bulunmadığının tespiti, yine tüm sözleşmeler bakımından, 5411 s. Bankacılık Kanununun 114. maddesi ile Merkez Bankasının 2006/1 sayılı Tebliği"nin 4. maddesi nazara alınarak anılan yasal düzenleme gereğince ilan ve yayım yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa bankaların bu oran üzerinden kredi tahsis ücreti vb. kesintiler yapabileceğinin kabulü, yapılmamışsa diğer bankaların aynı tür kredi işlemlerindeki emsal uygulamaları ve kredi tahsis ücreti adı altında yapılan kesinti oranları gözetilerek, davalı bankanın kesinti yapmakta haklı olup olmadığı, yapılan kesinti miktarının uygun olup olmadığı ve davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı hususlarında değerlendirme yapılması gerektiği takdirde oluşturulacak uzman bilirkişi heyetinden rapor alınıp, tüm bu hususlar birlikte tartışılmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davacının tüketici ve alınan masrafların da Tüketici Kanunu uyarınca haksız şart olduğu gerekçesiyle eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 14/05/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Sorun, davalı bankanın, Merkez Bankasının Tebliği uyarınca ilanını ve yayınını yaptığı masraf vb. ücretlerin genel işlem koşulu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Sözleşmelerde pazarlık sonucu oluşan ücret (faiz) dışında tüm masraf vb. ücretler, sözleşmenin ileride çok sayıda benzer sözleşmede kullanmak amacıyla önceden, tek başına hazırlanarak karşı tarafa sunulması durumunda genel işlem koşuludur (TBK.m.20/1).
Bu durum karşısında, Merkez Bankasının tebliği uyarınca davalı banka tarafından ilan edilen ve internet sitesinde yayınlanan ve faiz dışında kalan masraf ve benzeri ücretler genel işlem koşulu denetimine tabidir. Bunların Merkez Bankası tebliği uyarınca ilanı ve yayımlanması genel işlem koşulu olmamaları sonucu doğurmaz. Bu nedenle Merkez Bankası tebliği uyarınca ilanı ve yayımı yapılan masraf vs. ücretlerin genel işlem koşulları bakımından yürürlük (kapsam), yorum ve içerik denetimine tabi tutulması gerekir.
Bu nedenle Merkez Bankası tebliği uyarınca ilan edilen ve yayınlanan masraf vb ücretlerin, genel işlem koşulu denetimine tabi olmaksızın doğrudan uygulanacağına ilişkin çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.