4. Hukuk Dairesi 2014/6630 E. , 2015/2394 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/12/2013
NUMARASI : 2010/371-2013/729
Davacı A.. T.. vekili Avukat Fatma tarafından, davalılar A.. A.. ve diğerleri aleyhine 18/08/2010 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27/12/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı O.. C.. tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının davalı M.. T.. ve Rıfat yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalı O.. C.."in temyizi yönünden;
Dava, haksız şikayet nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacı ve davalı O.. C.. tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, davalıların kendisi hakkında yapmış oldukları şikayet sonucunda hakkında tefecilik suçundan Antalya 7. Asliye Ceza Mahkemesi"nde dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda beraat ettiğini, şikayetin haksız olduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar ise, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalılar M.. T.. ve Rıfat aleyhine açılan davanın reddine, davalılar A.. A.. ve B.. K.. aleyhine açılan davanın HMK 150 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, davalılar O.. C.. ve V.. Ç.."den 10.000,00"er TL manevi tazminatın tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. Maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda, davalıların bir kısmının davacıyı Savcılığa şikayet etmeleri sonucunda davacı hakkında ceza davası açılmış, bir kısım davalılarda davacı aleyhine soruşturma aşamasında ve ceza yargılaması sırasında tanıklık yapmışlardır. Davalı O.. C.., davacı ile beraber başka kişiler hakkında da, kendisine borç para verdikleri ve mağdur olduğu gerekçesi ile şikayetçi olurken, davacının da tefecilik yaptığını, diğer şikayetçi olduğu kişiden duyduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak davacı hakkında ceza davasının da açılması gözetildiğinde davalının sırf zararlandırma kastının bulunmadığı, şikayet için yeterli emare olması nedeniyle davalının yasal şikayet hakkını kullandığı sonucuna varılarak, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, şikayet hakkını hukuka uygun kullanmadığı gerekçesiyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın (2) no"lu bentte açıklanan nedenlerle davalı O.. C.. yararına BOZULMASINA, davacının davalılar M.. T.. ve Rıfat yönelik temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine, davalı O.. C.."e yönelik diğer temyiz itirazlarının ise bozma nedenine göre incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 02/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.