11. Hukuk Dairesi 2017/89 E. , 2018/3513 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada .... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12/07/2016 tarih ve 2016/404-2016/482 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve katılma yoluyla davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin yüksek oranda kâr verileceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalılara 156.500 DM ödediğini, müvekkiline yatırdığı para karşılığı belge verildiğini, ancak daha sonra istenilmesine rağmen müvekkilinin parasının iade edilmediğini, davalıların Bankacılık Kanunu"na aykırı şekilde mevduat topladıklarını, SPK"na aykırı olarak aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiklerini, müvekkilinin alacağın bir kısmı için .... Asliye Ticaret Mahkemesinde kısmi dava açıldığını, ancak davanın alacağın ispatlanmamış olması nedeniyle reddedildiğini, işbu davanın ise alacağın kalan kısmı ile ilgili olduğunu, müvekkilinin alacağını kanıtlayan yeni deliller ortaya çıktığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla haksız olarak alınan 48.500,00 Euro’nun ödendiği tarih itibariyle işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili; davanın konusunu oluşturan uyuşmazlığın daha önce kesin bir hükümle çözümlenmiş olduğunu, ayrıca alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından daha önce aynı konuda, aynı sebeplere dayanılarak dava açıldığı ve taraflar arasındaki ihtilafların .... Asliye 1. Ticaret Mahkemesinin 2011/84 Esas - 2011/630 Karar sayılı kararı ile çözümlendiği, bu konuda verilen kararın da kesinleşmiş olduğu ve davalı tarafın kesin hüküm itirazının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve katılma yoluyla davalılar vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve kısmi davanın tamamen reddine ilişkin kararın aynı alacağın kalan kesimi için açılacak ek davada kesin hüküm teşkil edecek olmasına, bir an için kesin hüküm teşkil etmeyecek olduğu kabul edilse dahi, her halde borç ilişkisinin bulunmadığı hakkında kesin delil teşkil edecek olması nedeniyle davanın reddinde isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekili ve katılma yoluyla davalılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekili ve katılma yoluyla davalılar vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 6,70 TL temyiz ilam harcının temyiz eden taraflardan ayrı ayrı alınmasına, 14/05/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
6100 sayılı HMK 301/1 maddesinde kesin hüküm için, "Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması" gerektiği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının kısmi dava açtığı ve redle sonuçlanan .... Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2011/84 esas sayılı dosyasındaki dava ile eldeki davanın tarafları ve dava sebepleri aynı olmakla birlikte kısmi davanın hüküm fıkrası ile eldeki davaya ait talep sonucu aynı değildir.
Zira .... Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2011/84 esas sayılı dosyadaki hüküm fıkrası "8.000.00 TL yönünden davanın reddine" ilişkin olup eldeki davanın talep sonucu ise "kesinleşen kısmi davadaki talep dışında kalan 48.500.Euro"nun fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması kaydı ile tahsili istemi"ne ilişkindir.
Görüldüğü üzere kesin hüküm koşullarından olan kısmi davanın hüküm fıkrası ile eldeki davaya ait talep sonucu aynı olmadığından HMK 303/1 maddesinde düzenlenen kesin hüküm koşulları somut uyuşmazlıkta gerçekleşmemiştir.
Yerel mahkeme kararının bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.