17. Hukuk Dairesi 2015/6361 E. , 2018/455 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 30.01.2018 Salı günü davacı vekili Av. ... geldi. Davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıya zorunlu trafik sigortalı traktörü kullanan murisin tek taraflı trafik kazası sonucu vefat ettiğini, müvekkilinin murisin eşi olup destekten yoksun kaldığını, murisin çiftçi olduğunu, aylık asgari ücret seviyesinde gelir elde ettiğini beyanla, belirsiz alacak davası olarak 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş, bedel artırım dilekçesiyle talebini 139.920,50 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının davasının kısmen kabulü ile, 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte poliçedeki teminat sınırları da dahil olmak üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
1086 sayılı HUMK"nın 388 ve 389. maddeleri ile 6100 sayılı HMK"nın karşılık 297/1-2. maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerekir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hüküm bulunması gerektiği açıktır.
Davacı tarafça toplam 139.920,50 TL talep edilmiş, hüküm fıkrasında sadece ‘‘davacının davasının kısmen kabulü ile, 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte poliçedeki teminat sınırları da dahil olmak üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine’’ karar verilmiş iken, hükmün gerekçe kısmında ‘‘...davacının ıslah dilekçesini verdiği ve ıslah harcını yatırdığı tarih olan 16/12/2014 tarihi itibariyle olay tarihi olan 15/05/2012 tarihinden itibaren 2918 Sayılı KTK 109/1 belirlenen 2 yıllık zamanaşımının süresi dolduğundan ve tazminata dayanak olarak gösterilen olayın suç unsurları içermemesi sebebiyle ceza zamanaşımının uygulanmasının söz konusu olmadığından dava dilekçesinde belirtilen 1.000,00 TL yönünden davanın kabulüne, ıslah ile artırılan 138.920,50 TL yönünden davanın reddine’’ karar verildiği belirtilmiş olmakla, mahkemece kısmen reddedilen talebin ıslah zamanaşımı nedeniyle reddedildiği hüküm fıkrasında açıkça belirtilmediğinden, bu yön yukarıda açıklanan yasa maddelerine açık bir aykırılık oluşturduğundan (10.04.1992 gün, 1991/7 Esas-1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında da belirtildiği üzere) hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Kabule göre de; 6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesinde” (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer
verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde olanaklı olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda davacı HMK 107. maddesi gereği belirsiz alacak davası olarak destekten yoksun kalma tazminatı talep etmiş, zararını 1.12.2014 tarihli bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak öğrenmiş ve harcını da tamamlamıştır. Davalı tarafça ıslah zamanaşımı defiinde bulunulmuş ve mahkemece yerinde olmayan gerekçelerle ıslah zamanaşımının dolduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Oysa ki belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesilir. 6100 sayılı HMK hükümleri gereğince davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini HMK 107/1. maddesi hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkündür. HMK 107/2. maddesi gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığı gibi, bu artırım nedeniyle zamanaşımının da gerçekleştiğinden söz edilemez. Bu durumda mahkemece zamanaşımının dolmadığı gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.630,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 30/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.