Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/3289
Karar No: 2016/3112
Karar Tarihi: 23.05.2016

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2016/3289 Esas 2016/3112 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2016/3289 E.  ,  2016/3112 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

    - K A R A R -

    Davacı vekili, davalı tarafından yapılan .... İşletmeciliği Hizmet Alım ihalesi sonucunda, ihaleyi alan müvekkili ile davalı arasında sözleşme imzalandığını, müvekkilinin bu sözleşmeye uygun olarak hizmet verdiği halde, davalı tarafça 5510 sayılı .... Sigortası Kanunu"nun 81. maddesinin 1-(ı) bendine aykırı olarak, .... tarafından ödenmesi gereken %5 malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primlerinin, müvekkilinin hak edişinden kesildiğini ileri sürerek, 8.909,06 TL"nin kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, kesintilerin yasal düzenlemelere ve sözleşmeye uygun şekilde yapıldığını, müvekkilinin daha önceden temerrüde düşürülmediğini, faizin dava tarihinden istenebileceğini, ticari faiz isteğinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında hizmet sözleşmesi kurulduğu, davacı firmanın yüklendiği sorumluluklarını tam ve eksiksiz bir biçimde yerine getirdiği, uyuşmazlığın % 5 oranındaki kesintinin yapılıp yapılamayacağı hususunda olduğu, 5510 sayılı Kanun"un 81. maddesinde öngörülen % 5 oranındaki sigorta prim indiriminin, devletin özel sektör işverenlerine sağladığı bir katkı olduğu, sigorta primlerini ödemeyi yüklenmiş olan yüklenicinin kendi sorumluluğunu yerine getirirken ve bu arada devletin sağladığı katkıdan yararlanırken, bu indirimin hizmeti alan davalı tarafından hak ediş ödemeleri sırasında kesilmesinin 5510 sayılı Kanun"un 81/1-(ı) bendine aykırı olduğu, davalı şirket vekilinin 23.02.2015 tarihli duruşmada kesinti miktarına itirazlarının olmadığını belirttiği, dolayısıyla kesinti miktarında bir ihtilafın bulunmadığı, davacı şirketin, davalı tarafa 30.10.2012 tarihli dilekçe ile kesintilere ilişkin başvuruda bulunduğu ve bu nedenle davalı tarafın temerrüde düşürüldüğü gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 8.909,06 TL"nin 30.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    2-Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca, davacı hak edişlerinden yapılan kesintinin istirdadı istemine ilişkindir.
    6762 sayılı TTK’nın 5. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile 6102 sayılı TTK’nın 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Dava, 01.07.2012 tarihinden sonra açılmış olup, davaya konu alacak tacir olan tarafların ticari işletmesi ile ilgili olduğundan, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK"nın 4/1. madde hükmü uyarınca nispi ticari dava niteliğindedir. Ne var ki, mahkemenin yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmamakta ise, 6102 sayılı TTK"nın 5/4. maddesinde Asliye Hukuk Mahkemesi"nce davaya devam edilmesi ve görevsizlik kararı verilmemesi gerektiği açıkça öngörüldüğünden, bu davaya Asliye Hukuk Mahkemesi olarak bakılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
    Davacı, dava konusu hak ediş kesintisinin iadesi için davalı tarafa 30.10.2012 tarihli dilekçesi ile başvuruda bulunduğunu ileri sürerek, söz konusu miktarın kesinti tarihlerinden itibaren faiziyle birlikte tahsilini istemiş, mahkemece, anılan yazının tarihi temerrüt tarihi kabul edilerek bu tarihten itibaren faiz yürütülmesine karar verilmiştir.
    Dairemizin 08.02.2016 tarihli geri çevirme kararı ile anılan yazının davalıya tebliğ edilip edilmediğinin davalı taraftan sorulması istenmiş, davalı tarafça cevaben, davacı tarafından gönderilen 30.10.2012 tarihli yazının muhabere kayıtlarında bulunmadığı bildirilmiştir.
    Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 06.04.2011 tarih ve 2010/3-727 E., 2011/75 K.; Dairemizin 12.03.2014 tarih ve 2013/8037 E., 2014/1827 K.; 07.09.2015 tarih ve 2014/9969 E., 2015/5634 K.; 19.10.2015 tarih ve 2014/9196 E., 2015/6667 K. sayılı ilamlarında açıklandığı üzere;
    6098 sayılı TBK ve 818 sayılı Borçlar Kanunu"ndaki sebepsiz zenginleşmeye ilişkin maddelerdeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
    Hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir. Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa, sebepsizlikten ve sebepsiz zenginleşmeden sözedilemez.
    Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda, borçlunun borcunu anlaşmaya uygun olarak yerine getirmesi gerekir. Borçlu anlaşmaya uygun hareket etmezse, alacaklı borca aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasını, değilse doğan zararının giderilmesini talep eder.
    Bütün bu açıklamalara göre, sebepsiz zenginleşme alacaklıya, ikinci derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez.
    Nitekim, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde taraflar sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunamazlar.
    Nedensiz zenginleşmede, 6098 sayılı TBK"nın 117/2. maddesi uyarınca, sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olmaması halinde haksız iktisap tarihinden itibaren temerrüt faizi istenebilir ise de, somut olayda, sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan alacağın tahsili kapsamında talep edilen bedele borçlunun bir ihtar ile temerrüde düşürüldüğü tarihten itibaren faiz istenebilir.
    Bu durumda mahkemece, davacı taraftan 30.10.2012 tarihli yazının davalıya tebliğine ilişkin tebliğ belgesi sorulup varsa sunulması sağlandıktan sonra anılan yazının TBK"nın 117. maddesi hükmüne uygun, miktar ve ödeme talebini içerir ihtarname olup olmadığı gözetilerek tebliğ tarihine göre belirlenecek temerrüt tarihinden, yazı tebliğ edilmemiş ise dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
    Öte yandan, 11.09.2014 olan dava tarihinin, gerekçeli karar başlığında 25.09.2014 olarak yazılmış olması da hatalı olmuştur.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi