1. Hukuk Dairesi 2015/10360 E. , 2018/11052 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ...’nun ölmeden önce adına kayıtlı ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlarını ikinci eşi olan davalı ...’a ve ...’ın da kızı olan diğer davalı ...’ya temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazların davalılar adlarına olan tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler,yargılamanın devamı sırasında diğer mirasçı ... dahili davacı olarak davaya katılma talebinde bulunmuş, payı oranında tapu iptal tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, dava konusu taşınmazları davalı ...’ın muris ile evlenmeden 20 yıl önce bedelini ödemek sureti ile satın aldığını, diğer davalı ... adına devredilmiş herhangi bir taşınmaz bulunmadığını belirterek davanın husumetten ve esastan reddini savunmuşlardır.
Mahkemece,yapılan temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden,1943 doğumlu mirasbırakan ...’nun 10.09.2009 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak ikinci eşi davalı ... ile ilk eşi ...’den olma davacı çocukları ..., ... ve ... ile dahili davacı oğlu ...’in kaldıkları, diğer davalı ...’nın ise davalı ...’ın ilk evliliğinden olma kızı olduğu, dosyada yer alan tapu senetlerinden murisin 3/16 şar paylar itibari ile adına kayıtlı çekişme konusu ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlardaki hisselerini 18.08.1987 tarihinde davalı ...’a satış yolu ile temlik ettiği, dosya kapsamında resmi akit tablosunun yer almadığı, her ne kadar dava dilekçesinde davalı ...’ın dava konusu taşınmazları diğer davalı ...’ya devrettiği belirtilmiş ise de, tapu kayıtlarında çekişme konusu taşınmazların 3/16 şar paylarının halen davalı ... adına kayıtlı olduğu, diğer davalı ...’nın taşınmazlarda payının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda belirtilen ilke ve olgular çerçevesinde yeterli araştırma yapıldığını söyleme imkanı yoktur.
Şöyle ki, dava konusu taşınmazların tedavülleri ile birlikte kayıtlarının, resmi akit tablolarının dosyaya celp edilmediği, muris adına kayıtlı başkaca taşınmaz bulunup bulunmadığı hususunda araştırma yapılamadığı, davacı tarafın delil listesinde 3 tanık ismi bildirdiği halde sadece bir tanığının, davalı tarafın 5 tanık ismi bildirmesine rağmen sadece 2 tanığının dinlendiği, diğer tanıklar dinlenmeden sonuca gidilerek hüküm kurulduğu, öte yandan davalılardan ... hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken bu hususun da göz ardı edildiği görülmektedir.
Hâl böyle olunca, tarafların dinlenmeyen tanıklarının yukarıdaki ilkeler uyarınca dinlenmesi, mirasbırakan adına kayıtlı başkaca taşınmaz olup olmadığının araştırılması,tespit edilen olguların tüm delillerle birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın dava konusu taşınmazları temlikinde gerçek irade ve amacının mal kaçırmak olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması ve varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek, ayrıca davalı ... hakkında olumlu olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken bu husus göz ardı edilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Kabule göre de, mahkemece hükümde yalnızca davacılardan ... hakkında hüküm kurulması doğru değil ise de, davacıların temyiz itirazı bulunmadığından bu husus bozma konusu yapılmamıştır.
Davalıların yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.