9. Hukuk Dairesi 2016/3068 E. , 2016/7722 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı dava dilekçesinde, davacının 01/01/2000 tarihinde davalı işyerinde işe başladığını, 31/07/2012 tarihine kadar aralıksız olarak asgari ücretle çalıştığını, emeklilik sebebiyle işten ayrıldığını, davalı şirketin kıdem tazminatını ödemediğini, bunun üzerine ... Merkeze müracaat ettiğini, 01/01/2005- 31/07/2012 tarihleri arasında 7 yıllık olarak 10.744,65 TL kıdem tazminatı çıkarıldığını, 5 yıllık süresinin ortada kayıp olduğunu iddia ederek davacının işe başladığı tarihten işten çıkarıldığı tarihe kadar olan çalışma süresi için ödenmesi gereken kıdem tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında, davacının çalıştığı adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığını, bu nedenle davada taraf olma ehliyeti bulunmadığını ve davanın usulden reddi gerektiğini, ayrıca davacı işçinin 01/01/2005- 31/07/2012 tarihleri arasında çalıştığını, davacının iş akdinin emeklilik sebebi ile sona ermiş olup, hak etmiş olduğu kıdem tazminatının davacıya ödendiğini, davacının son aylık ücretinin net 729,00 TL olduğu, davacıya ödenmiş olan kıdem tazminatının bu miktar üzerinden hesaplanıp kendisine ödendiğini, huzurdaki davada davacının 10.744,65 TL değer üzerinden belirsiz alacak davası açmış olup, söz konusu miktarın ne şekilde belirlendiği ve aylık en son almakta olduğu ücrete ilişkin herhangi bir beyanda bulunulmadığı, davacının dava dilekçesinde iddia ettiği hususların kabulünün mümkün olmadığını, davacının hak etmiş olduğu kıdem tazminatının kendisine ödenmiş olması ve müvekkili şirkette kıdem tazminatına esas başkaca çalışması olmadığını, bu nedenlerle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davalı tarafın unvanı konusunda mahkemece yapılan araştırmada bir sonuca ulaşılamadığını, davacının dürüstlük kuralına göre kendisinden beklenen bir taraf değişikliği talebinde bulunmadığını ve davacıdan beklenen usuli işlemlerin yapılmadığı gerekçeleriyle davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Dava dilekçesinde “davalı” ve altında yer alan “adres” satırı karşısında “...”, “...” ve “...” ibareleri yazılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan SGK tescil belgeleri, davacı işçinin maaş bordroları ve ihale sözleşmelerinden ise, davacının ... Belediyesinin temizlik ihalesini alan değişen alt işverenler nezdinde, birbirini takip eden iş sözleşmeleri ile çalıştığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki en son alt işveren olarak görülen “...kçesi sunmuş ve davacının çalışma iddiasını kabul etmiştir. Bu durumda davanın adi ortaklığa karşı açıldığı kabul edilmelidir.
Ancak şu husus da önemle belirtilmelidir ki, “...” vekili olduğunu iddia eden vekil tarafından dosyaya sunulan dilekçelerde, hem “adi ortaklık” adına düzenlenen vekaletnameye dayanılması, hem de “adi ortaklık”ın tüzel kişiliği bulunmadığını bu nedenle davanın husumetten reddi gerektiğinin savunulması açıkça çelişkili olduğu gibi, “adi ortaklık” adına düzenlenmiş vekaletnamenin ve bu vekaletnameye istinaden yapılan işlemlerin mahkemece kabul edilmesi de hatalıdır.
Zira hukukumuzda adi ortaklığın tüzel kişiliği yoktur. Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından, adi ortaklık sözleşmesi, yeni bir hukuki varlığa vücut vermez, meydana gelen topluluğun bir bütün olarak medeni hakları kullanma yeteneği yoktur. Ortaklık dava ve taraf ehliyetine sahip olmadığı gibi, ona karşı da, dava açılamaz. Ortaklığı ilgilendiren haklar ve borçlar bakımından bütün ortakların birlikte davacı ve davalı olarak katılmaları gerekir.
Bu durumda somut uyuşmazlıkta “...ı”nın değil, bu adi ortalığın ortakları olan ticaret şirketlerinin davalı olarak gösterilmesi gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114"üncü maddenin 1 inci fıkrasının (d) bendi uyarınca; tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması dava şartlarındandır ve bu durum davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.
Öte yandan, taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti, Medeni Hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin Medeni Usul hukukunda büründüğü şekildir. Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulunduğu Medeni Kanuna göre belirlenir (HMK m.50, TMK m.8 ve m.48). Buna göre, medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (TMK m.8) ve tüzel (TMK m.48) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. Bu çerçevede, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 124/4"üncü maddesindeki; dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde hakimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebileceğini düzenlemiştir.
Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği gibi, adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından, adi ortaklığa karşı dava da açılamaz. Adi ortaklığa karşı açılan dava, diğer ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demektir. Bu nedenle, Mahkemece HMK’nun 124"üncü maddesi gereğince, davada hali hazırda taraf sıfatı bulunmayan avukata değil, bizzat ortaklığı oluşturan şirketlere usulune uygun şekilde tebligat yapılarak husumet yöneltilmeli ve taraf teşkili sağlanmalı, savunma ve delilleri toplandıktan sonra uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmelidir.
Mahkemece, adi ortaklığa karşı açılan davanın yazılı gerekçe ile husumet yokluğundan reddedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.