9. Hukuk Dairesi 2016/3074 E. , 2016/7713 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, bayram tatili ücreti, yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, görevsizlik kararı verilmiştir.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının ilk önce davalıya ait ... taksi plakalı takside, daha sonra ise ... plakalı takside şoför olarak 01.02.2010 tarihinden 20.10.2014 tarihine kadar aralıksız olarak çalıştırıldığını, davacının işe başladığı ilk yıllarda davalı tarafından sigortalı gösterilmediğini, 28.02.2012 tarihinden işten çıkarıldığı 20.10.2014 tarihine kadar sigorta primlerinin davalı tarafından yatırıldığını, davalının davacı müvekkili 20.10.2014 tarihinde herhangi bir tazminat, hak ve alacağını ödemediğini, davacının davalıya ait taksi plakalı araçlarında sabah 07:30 dan akşam 22:00 kadar bazen de daha geç saatlere kadar çalıştığını, haftanın 6 günü her gün 5,5-6 saat fazla mesai yaparak çalıştığını, haftanın 1 günü dinlenme olduğunu ve durağa bağlı olarak çalışılmadığını, ancak o gün de genellikle telefonla arayan müşteriler olduğunda 4 veya 5 saat çalışma yapıldığını, yapılan fazla mesailerle ilgili davacıya işe başladığı günden beri hiç bir ücret ödenmediğini, davacının dini ve milli bayramlarda da çalıştığını, davacının çalıştığı dönemde hiç bir yılın yıllık iznini kullanmadığını, davacının davalıya ait ... plaka nolu araçla çalıştığından bu aracı kullanırken kendisine kesilen trafik cezalarına ilişkin bilgilerin örneklerini dilekçeleri ekinde sunduklarını, ... başkanlığından alınan 08.10.2014 tarihli sorgu sayfasında davacının vergi kodlarında 9085 olarak gösterilen trafik cezaları çizelgesinde davalının aracında çalışırken kesilen 2010 yılı haziran ayına ait trafik cezasından da görüleceği gibi davacının 2010 yılından bu yana davalı yanında çalıştığını gösterdiğini iddia ederek, davacının kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai, bayram tatili ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde, müvekkili davalının, dava dilekçesinde iddia edilen tarihler arasında esnaf faaliyetleri çerçevesinde bizzat kendisinin taksi şoförlüğü yapmış olduğunu, bu nedenle İş Kanunun 4. Maddesinin “ı” bendi gereği uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemelerinin görev alanına girdiğini, ayrıca davacının davalıya ait .. plakalı taksisinde çalışmadığını, bu duruma ilişkin herhangi bir evrak, kayıt sunamadığı gibi ... dökümlerinde de bu iddianın yersiz olduğunun ortaya çıktığını, dilekçeleri ekinde sunulan ceza tutanaklarından da görüleceği gibi, davacının bahsettiği tarihte mezkur takside başka şoförlerin çalıştığını, davacının ise dilekçe ekinde sundukları ceza tutanağından da görüleceği gibi ... plakalı dava dışı başka araçta çalıştığını, çalışmada bulunduğunu iddia ettiği diğer araç olan ... plakalı aracın da davalıya ait olmadığı trafik kayıtlarının celbi halinde görüleceğini, dosyada bulunan 2010 yılına ait ceza tutanağında plaka numarasının bulunmadığını, davacının 2010 yılında almış olduğu başka araca ait trafik cezasını, davalıya ait aracı kullanırken almış gibi göstermeye çalıştığını, ... görüleceği gibi davacının sigortasız olarak çalıştığını iddia ettiği dönemde müvekkili davalı ile birlikte dönüşümlü olarak ... ile birlikte çalıştıklarını, bu durumda davacının 28.02.2010 tarihinden itibaren çalıştığı iddiasını geçersiz kıldığını, davacının sigortalı olarak çalıştığını iddia ettiği 28.02.2012 tarihinden sonraki döneme ilişkin olarak da davacının yalnızca davalıya ait olmayan, davalının da zaman zaman diğer şoförlerle birlikte çalıştığı (...) davalının kayınpederine ait .... plakalı araçta boş zamanlarında çalışmada bulunduğunu, bu çalışmalarında günde 3-4 saati geçmediğini, davacının her ne kadar günde 15 saat çalıştığını iddia etmişse de iddianın ... 98. Maddesine göre günde 9 saatten fazla çalışma yapılamayacağı hükmüne de aykırı olduğunu, davacının hiçbir zaman mezkur aracı tam zamanlı olarak kullanmadığını, ayrıca davacının fazla mesai ücreti talebinin de yerinde olmadığını, davacı ile müvekkili davalı arasında bir iş ilişkisinin olmaması, davacının boş zamanlarda davalıya ve diğer şoförlere yardımcı olmak amacıyla çalışmada bulunduğu ortada iken davacının dini ve milli bayramlarda çalışma yaptığı iddiasının da yerinde olmadığı, davacının 2013-2014 yılları arasında bir suçtan dolayı yaklaşık 4 ay cezaevinde kaldığını, cezaevinde bulunduğu döneme ilişkin geçen zamanları dahi çalışmadan saydığını, teamül gereği davacının çalışma yaptığı günlere ilişkin günlük kazandığı paranın masraflar düşüldükten sonra %25 ine tekabül eden kısmını yevmiye olarak almakta olduğunu, ay hesabına vurulduğunda bu rakamın aylık 700-800 TL arasına tekabül ettiğini, kendi iradesi ile çalışmaya gelmeyen davacının mevcut yasa hükmü gereği kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağını, ayrıca HMK gereği belirli alacak niteliğinde olan ücret alacağı, fazla çalışma alacağı, bayram ve genel tatil ücret alacaklarının kısmi dava şeklinde açılmasına imkan bulunmadığını tüm bu nedenlerle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davacının davalıya ait taksilerde sigortalı veya sigortasız çalışması bulunduğuna dair her hangi bir tespit yapılamadığı, davalının esnaf olduğu ve taraflar arasında 4857 sayılı yasanın 8. Maddesinde düzenlenen iş sözleşmesi bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-...i’nin 6 ncı maddesi ve Anayasanın 36 ncı maddesine göre herkes, yasal yollardan faydalanarak yargı yerleri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılanma hakkı, 6100 sayılı HMK’nın 27 nci maddesinde belirtilen hukukî dinlenilme hakkını da içeren daha geniş bir haktır ve hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir.
Adil yargılanma hakkı, kanunî, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma, makul süre içinde yargılanma, hakkaniyete uygun yargılanma ve hukukî dinlenilme haklarını kapsar.
Hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. 6100 sayılı HMK’nın 27 nci maddesine göre, tarafların yargılama ile ilgili bilgi sahibi olması, bilgi sahibi olduğu konuda açıklama ve ispat hakkını kullanabilmesi, mahkemenin tüm iddia ve delilleri dikkate alarak kararını gerekçeli olarak vermesi gerekir. Dava sonucundan etkilenecek bütün kişilerin hukukî dinlenilme hakları vardır. Davanın tarafları yanında kendi hakkıyla bağlantılı olarak fer’i müdahilin de hukukî dinlenilme hakkı vardır. Hukukî dinlenilme hakkına aykırılık, kanun yolu incelemesinde re’sen dikkat alınır ve bozma sebebidir. Örneğin; dava dilekçesinin usulüne uygun olarak davalıya tebliğ edilmeden aleyhine hüküm kurulması, ıslah dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden ıslah ile artırılan talebin hüküm altına alınması (HMK.177 maddesi gerekçesi), tarafların gösterdiği deliller toplanmadan karar verilmesi, hukukî dinlenilme hakkının ihlalidir.
Dosya içeriğine göre taraflarca süresinde tanık listeleri verilmesine rağmen mahkemece, tanıklar dinlenilmeden dosya bilirkişiye gönderilmiş ve görev hususunda inceleme yapılması talep edilmiş, sonrasında görevsizlik kararı verilerek dava sonuçlandırılmıştır.
Mahkemece, tarafların hukukî dinlenilme hakları kısıtlanarak taraf tanıkları dinlenmeden, eksik inceleme ile görevsizlik kararı verilmesi hatalıdır.
2-Ayrıca, 4857 sayılı İş Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir.
İş Mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde iş davalarına bakmak üzere bir asliye hukuk mahkemesi görevlendirilir. İş davalarına bakmakla görevli asliye hukuk mahkemesine açılan dava "iş mahkemesi sıfatıyla" açılmamış ise, mahkeme görevsizlik kararı veremez. Bu durumda asliye hukuk mahkemesi tarafından, verilecek bir ara kararı ile davaya "iş mahkemesi sıfatıyla " bakmaya devam olunur.
Davanın, İş Kanunu kapsamı dışında kalması halinde, Mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın görevli hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir. Davanın esastan reddi usule aykırıdır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 inci maddesi uyarınca, İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında, iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeri iş mahkemeleridir.
4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi uyarınca, 507 sayılı ... Kanununun 2 nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde bu kanun hükümleri uygulanmaz.
507 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde “İster gezici olsun ister bir dükkân veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar, ticarî sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasın) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1 inci maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
507 sayılı Kanun, 21.06.2005 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı ... Kanununun 76 ncı maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin ikinci cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı Yasaya yapılmış sayılacağı açıklanmıştır. Bu durumda 4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinde 507 sayılı Yasaya yapılan atıf, 5362 sayılı Yasaya yapılmış sayılmalıdır. Bahsi geçen yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkâr tanımı değiştirilmiştir. Yeni yasanın 3 üncü maddesine göre esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, ... Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak belirtilmiştir. 507 sayılı Yasada yazılı olan “geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin” sözcüklerine yeni yasada yer verilmemiştir. Yeni yasanın değinilen hükmü karşısında, 21.06.2005 tarihinden sonraki dönem açısından İş Kanununun kapsamı belirlenirken, “geçimini münhasıran bu işten sağlama” ölçütü dikkate alınmamalıdır.
5362 sayılı Yasadaki düzenleme ile esnaf ve tacir ayrımında başka ölçütlere yer verilmiş olup, kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlük yapanların da ekonomik sermayesi, kazancının tacir sanayici niteliğini aşmaması ve vergilendirme gibi ölçütler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekecektir. 507 sayılı Yasa döneminde esnaf sayılan kamyoncu, taksici, dolmuşçu gibi kişilerin de bu yeni ölçütler çerçevesinde esnaf sayılmama ihtimali ortaya çıkmaktadır. Ekonomik faaliyetini daha çok bedeni çalışmasına dayandıran düşük gelirli taksi ve minibüs işletmesi sahiplerinin esnaf olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağını belirtmek gerekir. Dairemizin 2008 yılında vermiş olduğu kararlar bu doğrultudadır (Yargıtay 9.HD. 28.4.2008 gün 2008/ 3568 E, 2008/ 10904 K.).
5362 sayılı Yasanın 3 üncü maddesinde belirtilen esnaf ve sanatkâr faaliyeti kapsamında kalan işyerinde üç kişinin çalışması halinde, 4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin (ı) bendi uyarınca, bu işyeri İş Kanununun kapsamının dışında kalmaktadır. Maddede üç işçi yerine “üç kişi”den söz edilmiştir. Bu ifade, işyerinde bedeni gücünü ortaya koyan meslek ve sanat erbabını da kapsamaktadır. İşinde bedeni gücü ile çalışmakta olan esnaf dahil olmak üzere toplam çalışan sayısının üçü aşması durumunda işyeri 4857 sayılı Yasaya tabi olacaktır.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece, davalı işverenin esnaf statüsünde olup olmadığı hususu yukarıdaki yasal düzenleme ve ilke kararı doğrultusunda araştırılarak, özellikle, dosya kapsamında plakaları belirtilen ve davacının çalıştığı iddia edilen dava konusu 3 taksiyi davalının işveren sıfatıyla işletip işletmediği, davacının bu araçlarda çalışmasının bulunup bulunmadığı, davalının söz konusu taksilerde kendi bedeni çalışmasını gerçekleştirip gerçekleştirmediği ve bu araçlarda ayrı ayrı kaç kişinin çalıştığı hususlarının, tereddüte mahal bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve tüm bunların sonucunda görev hususunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
...