11. Hukuk Dairesi 2016/11305 E. , 2018/3488 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)
Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 08/06/2016 tarih ve 2016/111-2016/314 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 29.01.1981 tarihinde davalı Bankaya %40 faiz getirisiyle 46.000 TL yatırıp işçi olarak çalıştığı Almanya"ya döndüğünü, uzun süre ülkeye gelmeyen müvekkilinin mevduatının ödenmediğini, hesabın TMSF"ye devredilenler arasında görünmediği gibi davalı tarafından TMSF"ye devir hususunda gerekli ihtar ve tebligatın yapılmadığını, mevduatın halen davalının uhdesinde bulunduğunu, yatırılan paranın bugün ulaştığı değerin tespitinin gerektiğini ileri sürerek belirlenecek değerin 29.01.1981 tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 4389 sayılı Kanunun 10. maddesinin son fıkrasına ve 5411 sayılı Kanunun 62/1. fıkrasına göre alacağın zamanaşımına uğradığının aşikar olduğunu, bankamatikten ya da şubeden para çekme işlemlerinin her zaman hesap defterine işlenmediğini, davacının hesap cüzdanında belirtilen miktarın çekilmemiş olması halinde zamanaşımına uğratılan hesaplar arasında görünmesi gerektiğini, ancak zamanaşımına uğratılan hesaplar arasında davacının isminin bulunmadığını, 10 yıllık belge saklama süresinin geçtiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, bilirkişi tarafından davacının Ocak 1981 tarihinde yatırdığı 46.000 TL"nin bugünkü değerinin 4.295,58 TL olarak hesaplandığı, hesaptaki paranın TMSF"ye devrinin ancak ilan ve tebligatların usulünce yapılması koşuluna bağlı olduğu, bu hususta davacıya bir tebligat gönderilmediği, tebligat koşulu sağlanmadığından davacının talebinde haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 4.295,58 TL"nin 29.01.1981 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, bankaya yatırılan mevduatın tahsili istemine ilişkindir. 28/05/2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasa"nın 3/k bendinde "Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi" tüketici, 3/ı bendinde ise "Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem" tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa"nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı Yasa"nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasının engelleyemeyeceğine değinilmiştir. HMK"nın 1. maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında re"sen gözetileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda, asliye hukuk mahkemesinde açılan davada mahkemece ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, kararın kesinleştirilmesini müteakip dosya yeni bir esasa kaydedilmiş ve ticaret mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilip hüküm tesis edilmiştir. Ancak, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu bankacılık işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca davaya bakma hususunda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu hususu gözetilerek davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken, ticaret mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın re"sen BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 14/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.