11. Hukuk Dairesi 2019/2618 E. , 2020/498 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 30/10/2017 tarih ve 2016/182 E. - 2017/406 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair ... Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi"nce verilen 27/02/2019 tarih ve 2018/356 E. - 2019/197 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun"un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin Türkiye"de tescilli olmasa da "GENUINE PARTS" logosu ile 9214503 sayılı Avrupa Topluluğu markası, 4057775 sayılı ABD markası, 8439222 sayılı Çin markası ve Hindistan marka başvurusu bulunduğunu, davalı şirketin 2013/90235 sayılı “GENUINE PARTS+Şekil” ibare ve biçimli marka başvurusuna yaptıkları itirazların reddedildiğini, davalı kurumun dava konusu kararının marka hukukunu genel ilkelerine usule ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin markası ile başvurunun esaslı unsurunun aynı olduğunu, her ne kadar müvekkilinin Türkiye"de “GENUINE PARTS” markası için henüz tescili olmasa da müvekkilinin söz konusu markayı dava konusu başvurudan daha önce yarattığını, kullandığını ve yurt dışında tescil ettirdiğini, bu marka üzerindeki haklarının 556 sayılı KHK m. 3 kapsamında Türkiye"de koruma altında bulunmakta olduğunu ve 8/3 maddesi uyarınca gerçek hak sahipliklerinin bulunduğunu, öte yandan başvurucu şirketin markayı tesadüfen bulduğunu, aynı logo ile tasarladığını ve aynı mallar üzerinde tescil ettirmek için başvuruda bulunduğunu kabul etmenin mümkün olmadığını, başvurucunun kötü niyetli olduğunu 556 sayılı KHK"nın 35. maddesi uyarınca davalı şirketin kötü niyeti dikkate alınmaksızın itirazlarının reddedilmesinin haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu,
davalı şirketin müvekkilinin markasının kompozisyonunun bütününü alarak tescil ettirmek istemesinin kötü niyetin açık kanıtı olduğunu ileri sürerek 2016-M-2140 sayılı YİDK kararının iptaline ve dava konusu 2013/90235 sayılı markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirketçe cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davalının “GENUINE PARTS+Şekil” ibareli başvurusuyla davacı adına Türkiyede tescilli "Cummins" markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, davacının yurt dışında değişik ülkelerde tescilli olduğunu ileri sürdüğü “GENUINE PARTS” ibareli markanın Türkiye"de markasal olarak davalı başvurusundan önce kullanıldığına ilişkin kesin ve inandırıcı herhangi bir kanıt sunmadığı, ülkesellik prensibi gereği markaların tescilli olduğu ülke sınırları içerisinde koruma kapsamlarında değerlendirilebileceği, bu açıdan başvuru ibaresi yönünden davacı tarafın 556 sayılı KHK"nın 8/3 maddesi kapsamında eskiye dayalı kullanım, öncelik hakkı kriterini ispatlayamadığı, kötü niyet iddiasının da yeterli delil ve belgelerle kanıtlanmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, mahkemece, yurt dışında değişik ülkelerde tescilli olan "GENUINE PARTS" ibareli markanın Türkiye"de markasal olarak davalı başvurusundan önce kullanıldığına ilişkin kesin ve inandırıcı herhangi bir kanıt sunulmadığı, ülkesellik prensibi gereği markaların tescilli olduğu ülke sınırları içerisinde koruma kapsamlarında değerlendirilebileceği, bu açıdan başvuru ibaresi yönünden davacı tarafın 556 sayılı KHK"nın 8/3 maddesi kapsamında eskiye dayalı kullanım öncelik hakkı kriterini ispatlayamadığı gerekçelendirilmiş ise de, esasen davacı tarafça sunulan 13/12/2010 tescil tarihli Avrupa Birliği Markası Marka Tescil Sertifikası ve 15/11/2011 tarihli ABD Patent ve Marka Ofisi"ne ait tescil belgesinden davacının markasının davalının başvurusundan önce AB ve ABD"de tescilli bulunduğu, bu nedenle mahkemenin bu yöne ilişkin gerekçesinin hatalı bulunduğu, özgün bir kelimeden ve yazım tarzından oluşan davacı markasının, aynı sektörde faaliyet gösteren davalı tarafından bilinmediğinin ve kendi düşünceleri ile yarattıklarının iddia edilmesinin de hayatın olağan akışına aykırı bulunması nedeniyle mahkemenin davalının kötü niyetli bulunduğunun yeterli delil ile ispatlanamadığı gerekçesinin de yerinde olmadığı, davacı tarafça sunulan önceki tarihli AB ve ABD tescil belgeleri karşısında davacının marka üzeride öncelik hakkının bulunduğunun, tarafların aynı sektörde faaliyet göstermeleri nedeniyle davalının dava konusu özgün ibareyi tescil başvurusuna konu etmesinden ötürü kötüniyetli olduğunun, öte taraftan davalının kötü niyetli olması nedeniyle davacı markalarının Türkiye"de satılıp satılmadığının veya tanınmış olup olmadığının da bir öneminin bulunmadığının, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi"nin 2012/13315 E.-14937 K. ve 2016/3964 E.- 2017/5856 K. sayılı ilamlarının da bu yönde olduğunun anlaşılması karşısında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi yönünde hüküm tesis edilmesinin isabetli olmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekilleri temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına markada yer alan şekil unsurunun ve karakteristik yazı unsurunun davacı taraf adına OHIM"de tescilli önceki tarihli topluluk markasıyla birebir aynı unsuru barındırıyor olmasına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan ayrı ayrı alınmasına, 20/01/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.