17. Hukuk Dairesi 2015/8602 E. , 2018/395 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı alacaklı vekili, borçlu davalı ... hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile taşınmazlarını 28.11.2011 tarihinde diğer davalı ..."a devrettiğinden, bu bu devirlere ilişkin tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, müvekkilinin borçluyla tanışıklık ve akrabalığının olmadığını dava konusu taşınmazları yatırım amaçalı olarak aldığını ve bedelini nakit ve elden ödediğini haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ..., diğer davalının ekonomik durumunun iyi olduğunu ve yatırım amaçlı olarak aldığını, annesinin amcasının oğlu olduğunu, satış bedeli ile bir kısım borçlarını ödediğini belirtmiştir.
Mahkemece, taşınmazlarını tapudaki satış bedelleri ile gerçek değerleri arasında fahiş fark olmadığı ,davalılar arasında iş ilişkisi veya yakın akrabalık bağı olmadığı ve borçlunun borcunu ödeme gayreti içinde olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1-İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK.md.281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Genelde denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.
Somut olayda, dosya içeriği ile aciz hali sabit olan borçlunun dava konusu 6 adet taşınmazı borcun doğmundan sonra 28.11.2011 tarihinde davalı ..."a sattığı, taşınmazlar üzerindeki ipotek bedelleri dikkate alındığında, tapudaki satış bedelleri ile gerçek değerleri arasında fahiş fark bulunmamakla birlikte, satışı yapılan taşınmazlardan 117 ada 68 nolu parselde borçlunun oğlunun oturmaya devam ettiği, davalı üçüncü kişinin borçlunun annesinin amcasınınoğlu olduğu bu hali ile İİK"nun 278/3-1 madde kapsamında yakın akraba olmamakla birlikte İİK"nnu 280.maddesi gereği borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek şahıslardan olduğu sabittir.
Bu durumda mahkemece davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2-Kabule göre ise, dava red edildiğine göre Harçlar Kanununa göre maktu red harcına hükmedilmesi gerekirken nisbi harca hükmedilmesi hatalı olduğu gibi bu hususun tavzih yolu ile düzeltilmeside isabetsiz olmuştur.
SONUÇ:Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 30/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.