10. Hukuk Dairesi 2016/14928 E. , 2019/2466 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ile davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 15.07.2008 tarihli trafik iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan iş kazası ölüm gelirinin ilk peşin sermaye değeri ve sosyal yardım zammı ödemesi nedeniyle oluşan Kurum zararının davalı araç kullanıcısından tazmini amaçlı açılmıştır. Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 26/2. maddesidir.
1-Sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporları ile ulaşılan sonuçlar, rücu davasında Kurumun taraf olmaması nedeniyle bağlayıcı nitelikte bulunmamakta, işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi halinde güçlü delil olarak kabul edilebilmektedir.
2-Diğer taraftan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hâkimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hâkiminin, ceza hâkiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkûmiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 gün 2011/19–639 Esas, 2012/30 Kararı; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 2009/4–13 Esas, 2009/12 Karar; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.04.2010 gün ve 2010/2–76 Esas, 2010/77 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere düşme, takipsizlik, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar kesinleşmiş mahkûmiyet kararları olarak kabul edilemeyecektir.
Eldeki davada, mahkemece iş kazası olarak kabul edilen trafik kazasının, davalı ..."nin kullandığı 20 D 3318 plakalı aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu hatalı sollama yaparak karşı şeritte giden sürücü ... kullandığı ... firmasına ait 61 S 5048 plakalı otobüs ile çarpışması neticesinde otobüs içerisinde seyahat eden işçi ... vefatı sonucu meydana geldiğinin kabul edildiği, iş bu dosyada kusur raporu aldırılmadığı, tazminat dosyasında aldırılan kusur raporunun hükme esas alındığı, sigortalının ölümü ile ilgili olarak açılan ceza davasının bulunduğu, ceza davasındaki bilgi ve belgelerden ölen işçinin davalı ..."nin kullandığı 20 D 3318 plakalı araç içerisinde arka koltukta bulunduğunun sabit olduğu, ceza yargılaması sonucu verilen hükmün Yargıtay 12. Ceza Dairesi"nin 25.09.2013 tarihli ilamı ile düzeltilerek onanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında mahkemece, kesinleşen ceza davasında belirlenen maddi olguların bağlayıcı olacağı hususu da gözetilmek suretiyle dava konusu iş kazası ile ilgili maddi olgu açık ve net bir şekilde belirlenerek, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeniyle daha önce açılmış ve kesinleşmiş tazminat ve ceza dosyalardaki kusur raporları arasındaki çelişkiyi ortadan kaldıracak şekilde kusur oran ve aidiyeti konusunda kusur raporu aldırılmak suretiyle sonucuna göre karar verilmelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum ve davalı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 18.03.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.