10. Hukuk Dairesi 2018/7176 E. , 2019/2465 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 02.11.2010 tarihli trafik iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelirin tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 21/4 maddesidir.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrası üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup; buna göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilebilecektir.
Üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur.
İş kazası, meslek hastalığı ve hastalığın üçüncü kişinin veya işvereninin kusuru sonucunda meydana gelmesi halinde rücu edilecek miktar; sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan ödemelerin tümünün, bağlanacak gelirlerin ise başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının kusur karşılığından oluşmaktadır.
Kusurun belirlenmesinde, zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeniyle daha önce açılmış ve kesinleşmiş tazminat ve ceza dosyaları varsa, bu dosyalardaki kusur raporları ile çelişki oluşturmayacak şekilde kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir. Maddi olguyu tespit ederken, Borçlar Kanununun 53 üncü maddesi uyarınca (TBK madde 74.) hukuk hakimi, ceza davasında alınmış kusur raporu ile bağlı olmayıp, kesinleşmiş ceza ilamıyla saptanmış maddi olgularla bağlı olduğu dikkate alınmalı, sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporunun, rücu davasında bağlayıcı nitelikte değilse de güçlü delil niteliğinde bulunduğu hususu gözetilmelidir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, BK."nun 56. (TBK 67) maddesinde öngörülen hayvan idare edenin (tutucusunun) sorumluluğunun, özel bir sorumluluk türü olduğu, anılan madde hükmüne göre, hayvanın bakımını ve yönetimini üzerine alan kişinin, hayvanı idare eden (TBK 67"de hayvan bulunduran) sıfatıyla bu hayvanın sebebiyet vermiş olduğu zararları ödeme yükümlülüğü altında bulunduğu düzenlemesine yer verdiği, işbu davada davalıların 3. kişi konumunda olduğu ve sorumluluklarının 5510 sayılı Yasa’nın 21/4. maddesi kapsamında kaldığı, 3. kişinin rücu alacağından sorumluluğunun kusur sorumluluğu esasına dayandığı, bu nedenle TBK"nın 67. madde hükmünün somut olayda uygulanma imkanının olmadığı sabit olmakla beraber, dava dosyasında alınan 25.04.2018 tarihli ATK Raporunda davalı ..."a kusur izafe edilmesine rağmen onun hakkında hüküm kurulmamış olması isabetsiz olup, 10.04.2017 tarihinde alınan kusur raporunda ise kurum sigortalısına da kusur izafe edilmiş olması karşısında raporlar arasındaki çelişkiyi ortadan kaldırmak için yeniden kusur raporu aldırılmalı, maddi oluşa ve kanuna uygun olarak kusur oran ve aidiyetleri usûlünce belirlenmeli, yeni alınan kusur raporunda sigortalıya kusur izafe edilecek olursa dosyayı temyiz eden davacı Kurum yönünden oluşan usuli kazanılmış hak durumu da nazara alınarak karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki esaslar göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.