5. Ceza Dairesi 2013/17008 E. , 2016/2374 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : İcbar suretiyle irtikap
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Suç tarihinde... Milli Eğitim Müdürü olarak görev yapan sanığın görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak... Anaokuluna gerçekleştirdiği ziyaret sonrasında kurum müdürü olan müştekinin odasında yalnız yaptıkları görüşme sırasında kızının düğünü gerekçesiyle okula ait resmi ödenekten veya arkadaşlarından borç alarak kendisine 1.450 TL para vermeye zorlaması ve kendisine bir hafta süre vererek manevi baskı uygulaması, bundan tedirgin olan müştekinin olayı bildirmesi üzerine suçüstü yapılması şeklinde gerçekleşen eylemin icbar suretiyle irtikap suçunu oluşturduğu iddiasıyla açılan kamu davasında; yapılan yargılama sonunda sanığın icbar sureti ile irtikap suçuna teşebbüste bulunduğu kabul edilerek mahkumiyetine karar verilmiş ise de;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 30/03/2010 tarih ve 2009/5-167 Esas, 2010/70 sayılı Kararında belirtilen; icbar suretiyle irtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareketin icbar kavramına dahil olduğu, manevi cebirin; belli bir şiddete ulaşmasının, ciddi olmasının ve mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmamasının gerektiğine ilişkin ve yine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 13/03/2012 tarih ve 2011/8-278 Esas, 2012/96 sayılı Kararındaki; "Usulüne göre alınmış arama kararına istinaden, herhangi bir hak ihlaline neden olunmadan yapılan arama sonunda ele geçen delillerin, sadece arama sırasında bulunması gereken kişilerin orada bulundurulmaması suretiyle şekle aykırı hareket edildiğinden bahisle “hukuka aykırı olarak elde edilmiş delil” sayılmaları ve mahkumiyet hükmüne dayanak teşkil edememeleri kabul edilemez." şeklindeki hukuki açıklamalar gözetilerek yapılan incelemede,
Sanığın ve müdafiilerinin aşamalardaki yazılı ve sözlü savunmaları, müştekinin diğer delillerle de desteklenen aşamalarda değişmeyen beyanları, tanık ..."nun beyanı, 29/09/2010 tarihli arama ve muhafaza altına alma tutanağı, para tespit tutanağı, HTS kayıtları, müştekinin kovuşturma aşamasında 10/12/2010 tarihli duruşmada sanığın kendisini tehdit etmesi, baskı kurması ve parayı vermediği taktirde göreviyle ilgili herhangi bir zarar gelebileceği hususunda bir şey söylemediğini, parayı teslim konusunda telefon görüşmelerinin olduğunu ve sanığın kendisini bir kez telefonla aradığına dair anlatımı, 29/09/2010 tarihli telefon inceleme tutanağında müştekinin 28/09/2010 günü saat 17:01, 29/09/2010 günü ise saat 11:31, 13:09 ve 13:11 de sanığı aradığına, sanığın ise 29/09/2010 günü saat 10:50 de ve 13:23"de müştekiyi aradığına ilişkin tespit ve tüm dosya kapsamına göre sanığın müştekinin disiplin ve sicil amiri olmasından kaynaklanan yetkilerinin bulunması ve öğretide belirti delili olarak kabul gören sanık ile müştekinin içerikleri belirlenemeyen telefon görüşmelerine dair HTS kayıtlarının varlığının mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli, ciddi ve etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağı bulamayacağı şiddette icbara maruz kaldığı anlamına gelmeyeceği, somut olayın koşulları ve diğer deliller çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği de nazara alındığında olayın oluş şekli ve müştekinin 10/12/2010 tarihli beyanına göre somut olayda yasanın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan bir davranışın bulunmadığı, bu itibarla cebri irtikap suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, sanığın görevi kapsamındaki denetim işlemi için gerçekleştirdiği okul ziyareti sırasında görevinin gereklerine aykırı hareket ederek yakın zamanda gerçekleşecek kızının düğününün bir kısım masrafları için 1.450 TL para talep etmesi eyleminin TCK"nın 257/1. maddesinde düzenlenen icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin yanılgılı nitelendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
Suçun 5237 sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlendiğinin kabul edilmesi karşısında aynı Yasanın 53/5. maddesinin uygulanmaması,
Müştekinin ekonomik durumunun araştırılmasından sonra irtikap edildiği kabul edilen 1.450 TL yönünden TCK"nın 250/4. maddesinin uygulama olanağının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve E. 2014/140; K. 2015/85 sayılı Kararının 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK"nın 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK"nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 04/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.