19. Hukuk Dairesi 2016/632 E. , 2016/7482 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen alacak davalarının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı/birleşen davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen 30.12.2011 tarihli ilk hüküm taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairemizin 15.12.2011 tarihli kararı ile bozulmuştur. Hükmüne uyulan 2011/5777 E.-2011/15915 K. sayılı bozma ilamında "...Taraflar arasındaki 21.09.2005 tarihli sözleşmenin G/6 maddesindeki delil sözleşmesi münhasır delil sözleşmesi niteliğinde olmadığından anılan sözleşme hükmüne göre davalı (birleşen davanın davacısı) ............... defterlerindeki kayıtlar esas alınarak hüküm kurulması doğru değildir. O halde mahkemece yapılacak iş, davacı (birleşen davanın davalısı) tarafından düzenlenen 30.01.2006 tarihli 3.296.79 TL ve 24.04.2006 tarihli 6.666.76 TL. bedelli faturalar ile davalı (birleşen davanın davacısı) tarafça düzenlenen 177877 nolu 24.382.05 TL bedelli faturalar üzerinde durulup araştırma ve inceleme yapılarak tarafların anılan bu faturalar yönünden alacak ve borç durumlarının saptanmasından sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibarettir. Öte yandan çek iade bordrosundaki imza davacı (birleşen davanın davalısı) yetkililerine ait çıkmamışsa da itiraz edilmeyen faturalardaki imzalarla benzeştiği gerekçesiyle bordrodaki imzanın davacıyı (birleşen davanın davalısı) bağlayacağı kabul edilerek hüküm kurulması da doğru değildir. O halde mahkemece yapılacak iş, itiraz edilmeyen faturalardaki imzalar ile ihtilaf konusu çek iade bordrosundaki davacıya ( birleşen davanın davalısı) atfen atılan imzanın aynı kişinin eli ürünü olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibaret olmalıdır...." denilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, 16/12/2014 tarihli bilirkişi raporuna göre davacı şirketin defterlerinin usule uygun olmadığı, bu nedenle lehine kanıt olarak kabul edilemeyeceğinin tespit edildiği de dikkate alınarak, davacının alacağının, davalı ............." nin ticari defterleri ile belirlenebileceği, bozmadan önce düzenlenen 31/05/2007 tarihli ayrıntılı raporda davacının cari hesap ve sözleşmeden kaynaklanan toplam 57.984,39 TL alacağı bulunduğunun tespit edilmiş olduğu, bu nedenle bu rapora itibar edildiği, 49.000-TL tutarındaki çekin ise ATK raporuna göre davacı yetkilisi tarafından imza edilen çek iade çıkış bordrosu ile iade edilmiş olduğu, bu nedenle alacak miktarı içerisine dahil edilmediği, hükmedilen alacağa temerrüt tarihinden itibaren avans faizi işletildiği, davacının manevi tazminat isteğinin de kabule şayan görülmediği, zira ticari uyuşmazlıklarda sözleşmeye her aykırılığın kişilik haklarını ihlal etmeyeceği, asıl dava yönünden, davalı ......" nin takas mahsup def" inin de yerinde görülmediği, davalı, kendilerine ait araçların bayilik sözleşmesi ve harici satım sözleşmesi çerçevesinde davacı tarafından kullanıldığını ve yıprandığını açıklayarak bu bedelin mahsup edilmesini istemişse de, taraflar arasında 2918 Sayılı Kanun" un 20/D maddesi anlamında geçerli bir araç satış sözleşmesi bulunmadığı, tarafların yükümlülüklerinin sadece aldıklarını geri vermek olduğu, yıpranma bedeli talep edilemeyeceği, ayrıca takas ve mahsup için mukabil alacağın belirgin olması gerektiği, bu koşulun da gerçekleşmediği, birleşen davada ise, davacı........." nin dört adet aracın devri konusunda yapılan ön anlaşmadaki cezai şart hükmüne dayandığı, ancak motorlu araç devrine ilişkin ön anlaşma açıklandığı üzere 2918 Sayılı Kanun" un 20/d maddesi uyarınca geçersiz olduğundan, geçersiz sözleşmeye bağlı cezai şartın geçerli olduğunu kabul etmenin de mümkün olmadığı gerekçeleriyle, asıl dava bakımından, manevi tazminat isteminin reddine, alacak isteminin kısmen kabulü ile, 57.984,39 TL alacağın 26/07/2006 gününden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm asıl dava davacısı vekili ile davalı/birleşen dava davacısı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı birleşen davacı vekilinin tüm, davacı birleşen davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Mahkemenin verdiği ilk karar Dairemizce 15.12.2011 tarihinde bozulmuştur. Bozma kararımızda her iki taraf defterleri ve bozma ilamımızda açıkça belirtilen faturalar yönünden alacak ve borç durumlarının araştırılarak tespiti ile ayrıca çek iade bordrosundaki imzanın davacıya ait olup olmadığının belirlenmesi istenilmiş, mahkemece bozma kararına uyulduğu halde bozma gereklerinin yerine getirilmediği anlaşılmıştır. Mahkemece bozma sonrasında defter incelemesine yönelik alınan bilirkişi raporuna uygun olmayan bir şekilde karar verilmiş, ne sebeple rapora uyulmadığı ise kararda açıklanmamıştır. Tarafların defterlerindeki kayıtlar aleyhlerine delil olarak değerlendirilir. Defter kayıtlarının dayanak belgeleriyle desteklenmesi gerekir, ancak defterde kayıtlı olmayan faturaların da teslim belgeleri ile ispatlanması halinde dikkate alınması gerekir. Bu yönler gözetilerek, yeniden bozma kararımız uyarınca tarafların itirazlarını da karşılayacak şekilde bilirkişi kurulundan rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Ayrıca, çek iade bordrosundaki imzanın davacıya ait olup olmadığı yönünde yapılan inceleme karbon nüshalar üzerinden yapıldığından, hükme esas alınamaz. Bu konuda yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan usulüne uygun olarak belge asılları üzerinde inceleme yaptırılıp, imzanın aidiyeti konusunda kesin tespit yapılmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bent uyarınca davalı birleşen davacı birleşen davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bent uyarınca kararın davacı birleşen davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 26/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.