2. Hukuk Dairesi 2017/3560 E. , 2017/13186 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; kısmen bozulmasına, kısmen onanmasına, dair Dairemizin 09.03.2017 gün ve 2015/23245 - 2017/2549 sayılı ilamıyla ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu Kanuna 6217 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 3. maddenin (1.) bendinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2014 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.
1-Mahkemece 07.07.2014 tarihinde verilen hüküm, taraflarca yasal sürede temyiz edilmiş, ne var ki ilk inceleme sırasında davalı tarafından muhabere yoluyla Uyap ortamından gönderilen temyiz dilekçesi dosya içerisine alınmadığından, davalı kadının temyiz dilekçesinin incelenmesi gözden kaçırılmış sadece davacı tarafın temyiz dilekçesi incelenerek davacının kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen nafakalar, tazminatlar, vekalet ücreti yönünden temyiz itirazlarına hasren yapılan inceleme neticesinde hükmün davalı kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminatın çok olması ve davalı kadın yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi yönünden bozulmasına, diğer yönlerden ise onanmasına karar verilmiştir. Dairemizce ilk incelemede davalı kadının hükmün tamamına yönelik temyiz itirazları incelenmediğinden davacının karar düzeltme isteğinin kabulüne, Dairemizin 09.03.2017 tarih 2015/23245 esas, 2017/2549 karar sayılı kısmen onama kısmen bozma kararının tamamen kaldırılmasına, tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı erkeğin kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen tazminatlar, nafakalar vekalet ücreti yönünden, davalı kadının hükmün tümüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Mahkemece davacı erkek tarafından açılan boşanma davasının kabulü ile davacı erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği, eşine fiziksel şiddet uyguladığı ve hakaret ettiği, davalı kadının da eşine gerektiği gibi davranmadığı davacı erkeğin ağır, davalı kadının da az kusurlu olduğu gerekçesiyle boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delilerden davacı tanıklarının beyanları 2001 ve 2002 yıllarına ait olup bu tarihten sonra evlilik birliğinin devam ettiği, davalı kadının boşanmayı gerektirir kusurlu bir davranışının varlığının ispatlanmadığı, davacı erkeğin de sadakatsizlik eyleminin ispat edilemediği ancak boşanmaya sebep olan olaylarda eşine fiziksel şiddet uygulayan, hakaret eden davacı erkeğin tamamen kusurlu olduğu anlaşılmaktadır
Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Davalının karar düzeltme talebinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440/1-4. maddeleri gereğince kabulüne, Dairemizin 09.03.2017 tarih 2015/23245 esas, 2017/2549 karar sayılı kısmen onama kısmen bozma ilamının tamamen kaldırılmasına, her iki tarafın temyizine hasren yapılan incelemeye göre hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının tazminatlar, nafakalar ve vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, istek halinde karar düzeltme harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 22.11.2017 (Çrş.)