10. Hukuk Dairesi 2016/16137 E. , 2019/2322 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davacılar ... ve ... yönünden dava açmakta hukuki yararları olmadığı gerekçesiyle reddine, diğer davacılar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1)Davacılar, Tasfiye Halinde ... İş Tic ve San A.Ş"nin Haziran 2002 ile Kasım 2004 tarihleri arasındaki dönemine ilişkin olarak kurum tarafından tahakkuk ettirilen 70.045,53TL"si tutarındaki prim borcunun zamanaşımına uğradığının ve müvekkillerinin bu borçtan dolayı sorumluluklarının bulunmadığının tespitini talep etmişler, Mahkemece davacı ..."nın ve davacı ...nin açtığı davanın kısmen reddi ile Temmuz 2004-Kasım 2004 tarihleri arasındaki 36.645,87 TL tutarındaki prim aslı borcuyla ilgili takibin devamına, davacılar ... ve ..."nın davalı aleyhine açtığı davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine, karar verilmiş ise de verilen kararın eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58. maddesine göre de, kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
6183 sayılı Yasanın 55. maddesi kapsamında davacı adına düzenlenmiş ve anılan Yasanın 58. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin ya da başlatılmış bir icra takibinin bulunmaması durumunda, yapılan bu tebligat ödeme emri niteliğinde olmayıp borç bildirim yazısından ibaret olacak ve buna göre, davanın menfi tespit davası olarak kabul edilmesi sonucunu doğuracaktır.
Somut olaya bakıldığında, davaya konu olan takip no:2008/015097 sayılı ödeme emrinin davacılar ... ve ... adlarına ayrı ayrı düzenledikleri, ancak adı geçenlere tebliğin yapılamayarak tebligatları iade edildiği görülmekle, yukarıda yapılan açıklamalara göre, söz konusu davacılar yönünden ortada usulüne uygun tebliğ edilmiş ödeme emirleri olmamakla birlikte adlarına düzenlenen ödeme emirlerinin varlığı nedeniyle açmış oldukları bu davanın menfi tespit davası olarak kabul edilip esastan karara bağlanması gerekirken, yazılı biçimde davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine hükmedilmesi isabetsiz bulunmuştur.
3) Öte yandan haklarında ödeme emri düzenlenerek tebliğ yapıldığı anlaşılan davacılar Tasfiye Halinde ... İş Tic ve San A.Ş. ile ... yönünden davanın 6183 sayılı Yasanın 55. ve 58. maddesi kapsamında ödeme ödeme emrinin iptali niteliğinde olduğu göz önüne alınarak incelenmelidir.
Bu kapsamda, dosya içeriğine göre, davacı Tasfiye Halinde ... İş Tic ve San A.Ş"ye Kurum borcundan dolayı takip no:2008/015097 sayılı takip dosyasından 07.10.2008 tarihinde tebliğ edilmiş ödeme emrinin olduğu, davanın ise 06.05.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Yasanın 58. maddesi gereği “Menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir. 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “… Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. …” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu hak ve olanak, kamu alacağı borçluları için tanınmamıştır.
Buna göre; davaya konu davacı şirkete gönderilen ödeme emrinin öncelikle tebliğ tarihi araştırılmalı ve davacı şirkete usulünce tebliğ yapıldığının anlaşılması halinde tebliğ tarihi ile dava tarihi arasında yasal yedi günlük sürenin geçip geçmediği hususunun irdelenerek davacı şirket yönünden sonucuna göre karar verilmelidir.
Yine dosya içeriğinden davacı ...’ya takip no:2008/015097 sayılı takip dosyası üzerinden 10.04.2014 ve 29.04.2014 tarihli iki tebliğ evrakının olduğu görülmekle, adı geçene mükerret ödeme emri tebliğ nedenlerinin araştırılması, elde edilecek sonuca göre davacının açmış olduğu ödeme emrinin iptali niteliğindeki davanın tebliğ tarihi ile dava tarihi arasında yasal yedi günlük süre içinde açılıp açılmadığı irdelenerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 13.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.