Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2011/19-498
Karar No: 2011/572
Karar Tarihi: 28.09.2011

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/19-498 Esas 2011/572 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2011/19-498 E.  ,  2011/572 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
    TARİHİ : 16/03/2011
    NUMARASI : 2010/622-2011/136

     Taraflar arasındaki “ sözleşmenin feshi ve alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair 17.06.2009 gün ve 2007/600 E. 2009/270  sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin  18.03.2010 gün ve  2009/8827- 2010/3026 sayılı ilamı ile;
    (… Dava, 16.3.2006 tarihli fatura ile davalı O....Otomotiv.Tic ve San.A.Ş’den satın alınan, .... Otomotiv San.A.Ş.tarafından ithal edilen aracın ayıplı olduğu iddiası ile sözleşmenin feshi ve fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak şimdilik 7.500.00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı davasını ıslah ederek talebini 30.620.92 TL’ye çıkarmıştır.
    Davalı O....Otomotiv Tic.A.Ş.vekili, davacı iddialarının doğru olmadığını, davacının müracaatı üzerine şikayetlerin giderilerek aracın davacıya teslim edildiğini, ticari satışlarda zamanaşımı süresinin 6 ay olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
    Diğer davalı ... Otom.A.Ş.vekili, Konya Mahkemelerinin yetkisiz olup, davanın müvekkili şirketin ikametgahı mahkemesi Kartal’da açılması gerektiğini, müvekkilinin garanti veren olup, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, talebin zamanaşımına uğradığını, taleplerin iyiniyetli olmadığını belirterek,davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre BK.nun 73.maddesi gereği yetki itirazının reddine, iki yıllık garanti belgesi ve davalının davacıyı sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması nedeni ile davada zamanaşımının varlığından söz edilemeyeceği üretim hatasından kaynaklanan gizli ayıp nedeni ile davacının araçtan beklediği yararı elde edemediği gerekçesi ile 30.120,92 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline aynı anda ayıplı aracın davalılara iadesine karar verilmiş, hüküm davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
    2-Mahkemece, birlikte ifa kuralı gereğince halen davacı elinde bulunan ve davacı tarafından kullanılan aracın davalılara iadesine karar verilmiştir. Dava konusu aracın davacının elinde bulunduğu sürece faiz istenemeyeceği gözetilmeden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir...)
    gerekçesiyle,yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile (2) nolu bentte açıklanan nedenle hüküm davalılar yararına oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
     
    TEMYİZ EDEN: Davalılar vekili
       
                                  HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, ayıplı çıkan araç nedeni ile satım sözleşmesinin feshi, aracın iadesi ve satış bedelinin dava tarihinden itibaren faizi ile tahsili istemine ilişkindir.
    Yerel Mahkemece; üretim hatasından kaynaklanan gizli ayıp nedeni ile davacının araçtan beklediği yararı elde edemediği gerekçesi ile araç bedeli olan 30.120,92 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; aynı anda ayıplı aracın davalılara iadesine karar verilmiştir.
     Davalılar vekilinin temyizi üzerine Özel Daire"ce; yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle hüküm bozulmuştur.
    Yerel mahkemece; aracın iadesi borcunun  davacıda olması nedeniyle İİK’ nun 24 ve BK’nun 192 ve 205 maddeleri uyarınca aynı anda ifa- birlikte ifa hali gözetilerek hükmün infaz edileceği, aracı iade etmeyen ve kullanan davacı için hem aracın kullanılması ve hem de satış bedelinin dava tarihinden itibaren faizi ile tahsilini gerçekleştirmesi halinde haksız zenginleşmeden söz edilebilir ise de bilirkişi raporuna göre mevcut ayıp sebebiyle araçtan faydalanamama durumunun süreklilik arzettiği, bu nedenle davacının hem aracın kullanılması hem de faize hak kazanma sonucunun bulunmadığı, iyiniyet kuralının uygulanmasında kesin sınırlar çizmek mümkün olmadığından ve her olayın özelliği gözönüne alınıp durumun değerlendirilmesi gerektiğinden davalıların temerrüde düştüğü dava tarihinden itibaren faizle sorumlu olduğu gerekçesiyle, önceki hükümde direnilmiştir. Hükmü davalılar vekili temyize getirmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan görüşmede;  Mahkemece ilk kararda üretim hatasından kaynaklanan  gizli ayıp nedeni ile davacının araçtan beklediği yararı elde edemediği gerekçesi ile davanın kabulü ile araç bedeli 30.120,92 TL"nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile tahsiline aynı anda ayıplı aracın davalılara iadesine karar verilmiş ise de bozma ilamından sonra bilirkişi raporlarına göre araçtan faydalanamama halinin süreklilik arz ettiğinin belirlendiği, bu durumda hem aracın kullanılması hem de faize hak kazanılma durumunun mevcut olmadığı, davacının aracı kullanamadığı, haksız zenginleşilmediği, gerekçesiyle verilen direnme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmıştır.
    Mahkemenin direnme gerekçesi, ilk gerekçesinden tümüyle farklı olmayıp, gerekçenin bozmaya cevap anlamında yasal sınırlarda genişletildiği, yeni bir hükmün değil mahkemece de adlandırıldığı gibi direnme kararının söz konusu oybirliği ile karara bağladıktan sonra işin esasının incelenmesine geçilmiştir.   
    İşin esasına gelince:
    Dosyadaki mevcut belge ve delillere göre; davaya konu Ford Fusion,Comfort 5K 1.4 TDCi MB +ASM 2006 model binek araç, 0 km olarak 30.120,92 TL"ye  davacı/alıcı Arslanlar Petrol Ürünleri İnş.Malz.Gıda.Mad.Tic.San.Ltd.Şti. tarafından, 16.03.2006 tarihinde davalılardan satıcı şirketten satın alınmış; trafik siciline davacı şirket adına kaydedilmiştir.
    Satın alınan aracın değişik tarihlerdeki arızası nedeniyle birçok kez servise başvurulduğu halde, araçtan yeterli verimin alınamaması nedeniyle davacı/alıcı tarafından davalılara hitaben noter aracılığıyla gönderilen 06.07.2007 tarihli ihtarname ile; 16.03.2006 tarihinde satın alınan ve garanti kapsamında bulunan ayıplı aracın ihtarın tebliğinden itibaren 7 gün içinde değiştirilmesi veya ödenen bedelin iadesi istenmiştir. 
    Diğer taraftan, satın alınan aracın 5.000 km’de iken şanzıman ikaz lambasının yandığı, 25.000 km iken aynı arızanın tekrar ettiği, tespit bilirkişi raporunda aracın 29.886 km.de olduğu ve araçta şanzıman sorunu bulunduğu, gizli ayıp nedeni ile arızanın devam ettiği ve güvenli sürüş sağlanamayacağı, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda ise aracın 51.500 km.de olduğu, üretim hatasından kaynaklanan ayıp nedeniyle arızanın sollama sırasında büyük risk yaratacağı tespit edilmiş, araç, direnme kararının verildiği tarihten sonra, 14.04.2011 tarihinde davalı Otokoç A.Ş tarafından teslim alınmıştır. Davalı yanca, teslim alındığında aracın 118.232 km.de olduğu ileri sürülmüştür.
    Yerel mahkeme ile Özel Daire arasında, maddi olgunun gerçekleşme biçimi ve davanın hukuksal nitelikçe ayıplı çıkan araç nedeni ile satım sözleşmesinin feshi olduğu, aracın davalılara iadesi ve satım bedelinin de davacıya aynı anda verilmesi, eş söyleyişle karşılıklı edimlerin aynı anda ifası gerektiği konusunda, uyuşmazlık bulunmamaktadır. 
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu"nun önüne gelen uyuşmazlık; araç bedelinin davalılardan tahsili ile aynı anda davacının elinde bulunan aracın davalılara iadesine karar verilmiş olması karşısında, temerrüdün gerçekleştiği hangi tarihte gerçekleştiği ve buna göre de temerrüt faizinin başlangıç tarihinin tespiti, noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği, temerrüt olgusu ve faiz kavramları ile bunların birbirleriyle olan ilişkilerinin açıklanmasında yarar vardır:
    Satım sözleşmesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) "nun 182 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
    BK’nun 182/1.maddesinde düzenlenen satım sözleşmesiyle; alıcı satış bedeli olarak bir miktar para vermeyi borçlanır; satıcı ise satıma konu malı alıcıya teslim ederek mülkiyeti ona geçirme borcu altındadır. Satıcının belirtilen bu borçları yanında, ayıba karşı tekeffül ve zapta karşı tekeffül borçları da bulunmaktadır.
    Ayıba karşı tekeffül borcu, satıcının mülkiyeti geçirme borcunun tamamlayıcısıdır. Zira, satımda alıcının amacı, istediği maksat için kullanabileceği, yararlı bir malın mülkiyetine sahip olmaktır. Satıcı, malın değerini veya yararını azaltan eksikliklerin bulunmadığını ayrıca garanti etmese bile; bu borç kanunen mevcuttur. Bu nedenle satıcının bu borcunu kanuni bir borç olarak nitelendirmek mümkündür (Tandoğan, H.:Borçlar Hukuku (Özel Borç İlişkileri), 4.Bası, Cilt I/1, Ankara 1985, s.163; Yavuz, C.: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, İstanbul 1996, s.91).
    Ayıba karşı tekeffül borcunun, BK"nun 194 ilâ 201 maddeleri arasında belirtilen koşullarının gerçekleşmesiyle, alıcı; BK"nun 202 ve devamı maddeleri kapsamında kendisine tanınan seçimlik haklarını, satıcıya karşı kullanabilecektir.
    Gerçekten, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun "Bey’in feshi yahut semenin tenzili" başlığını taşıyan 202.maddesinde:
    "Bayiin tekeffülü altındaki mebiin ayıbı anlaşıldığı zaman müşteri muhayyerdir. Dilerse mebii redde hazır olduğunu beyanla bey"in fesh edilmesini, dilerse mebii alıkoyup kıymetinin noksanı mukabilinde semenin tenzil olunmasını dava eder.
    Hakim, müşterinin mebii ret davası üzerine hal icabı bey"in feshini muhik göstermiyorsa semenin tenzili ile iktifa edebilir.
    Kıymetinin noksanı mebiin semenine müsavi ise müşteri ancak bey"in feshini talep edebilir."
    hükmü yer almaktadır.
    Buna göre, satıma konu mal satıcıyı sorumlu kılacak şekilde ayıplı ise, alıcı satım sözleşmesini feshedebileceği gibi satım bedelinin indirilmesini de isteyebilecektir.
    Diğer taraftan, BK" nun 203.maddesine göre de, misli mal satımında; alıcıya, yukarıda sayılan haklara ek olarak, satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini talep hakkı da tanınmaktadır.
    Aynı Kanunun 202.maddesinde satımın feshinden bahsedilmekle birlikte buradaki feshi, "dönme" olarak anlamak gerekir.Satım sözleşmesinden dönme beyanı, bozucu yenilik doğuran bir hak niteliğinde olup, bir irade açıklaması olarak, satıcıya vardığı anda hükümlerini doğurur ve sözleşmeyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırır. Dönme üzerine sözleşmenin geçmişe etkili olarak ortadan kalkmasının doğal bir sonucu olarak, tarafların edimlerinin karşılıklı olarak aynı anda ifası gerekir.
    Şu hale göre, yerel mahkeme satım sözleşmesinin feshinin haklı olduğunu saptamakla birlikte, tarafların edimlerinin aynı anda ifasına da karar vermişse; davacı/alıcı elindeki aracı, davalı/satıcıya fiilen teslim ve tescilini sağlamak şartı ile satım bedelini alabilecektir.
    Böyle bir durumda, borçlu temerrüdünün gerçekleşip gerçekleşmediği de, irdelenmelidir:
    818 sayılı Borçlar Kanunu’nda borçlu temerrüdü tanımlanmamış; Kanunun 101 ve devamı maddelerinde sadece şartları ve sonuçları düzenlenmiştir.
    Borçlunun temerrüdü, ifası mümkün bir borcun borçlu tarafından yasal bir engel bulunmamasına rağmen zamanında ifa edilmemesidir. Borçlu temerrüdünün gerçekleşebilmesi için, ifanın mümkün olması, borcun muaccel hale gelmesi ve uygun bir ihtar ile birlikte, alacaklının temerütte bulunmaması; borçlunun, kendisine ifadan kaçınma yetkisi veren bir def"i ileri sürmemiş olması gerekir.
    Öte yandan, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde borçlunun temerrüdü bakımından BK’nun 106/I maddesine  göre, alacaklının borçluya ifa için ek bir süre vermesi de, gerekir.
    Yukarıda da belirtildiği üzere, alıcı kendi edimini yerine getirmeden, karşı tarafın edimini yerine getirmesini isteyemez. Aksi takdirde, karşı tarafın (satıcının) ödemezlik def"i ile karşılaşma riski doğar.
    Yeri gelmişken, temerrüt faizi hakkında kısa ve genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır:
    Uygulama ve öğretide baskın görüş olarak, temerrüt (gecikme) faizinin hukuki nitelikçe, borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren, alacaklının zararın varlığını ve miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın borçlunun ödediği ve miktarı yasalarla belirlenmiş asgari, maktu bir tazminat olduğu kabul edilmektedir (Dr. Becker:İsviçre Medeni Kanunu Şerhi, Borçlar Kanunu, Fasikül IV, s.5 Dr. S. Özkök Çevirisi; A.Von Tuhr: Cilt 1-2, s.617, C. Edeğe Çevirisi; Nami Barlas:Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü ve Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar, Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul 1992, s.127 vd.; Oğuzman, K./Öz, T.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1995, s.373 vd.; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.6.1997 gün ve 1997/11-278 E.-529 K.; 31.03.2004 gün ve  2004/12-163 E.-184 K.; 18.11.2009 gün ve 2009/21-435 E. - 544 K.; 23.06.2010 gün ve 2010/19-255 E., 2010/347 sayılı ilamları).
    Belirtilmelidir ki, asıl edimin muaccel hale gelmemesi nedeniyle borçlu temerrüdünün gerçekleşmediği durumda, doğal olarak temerrüt faizine de, hükmedilemez. Öyleyse, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, karşılıklı edimlerin aynı anda ifasına karar verilmesi halinde, asıl edim niteliğindeki borçlunun para borcunun ifası muaccel hale gelmeden faiz de doğmayacak; dolayısıyla borçlu temerrüdü gerçekleşmeden, daha önceki bir tarihten başlayacak şekilde temerrüt faizine de, karar verilemeyecektir.
    O halde, alıcı edimini yerine getirmesine rağmen (satıma konu aracı iade etmesi-somut olayda tescil ve fiili teslimle-), borçlunun (satıcının) para borcunu iade etmemesi durumunda, satıcının para borcunu iadesinde temerrüdü gerçekleşeceğinden temerrüt faizine de, malın iade tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekir.
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Mahkemece, ayıp nedeniyle davacı/alıcının elindeki satıma konu araç bedeli olan 30.120,92 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline aynı anda ayıplı aracın davalılara iadesine karar verilmiştir.
    Bu karar gereğince, davacı/alıcı satıma konu aracı davalılara fiilen teslim borcu altındadır. Alıcının ediminin ifası karşılığında ise, davalı satım bedelini ödemekle yükümlüdür. Direnmeye konu ilk karar tarihi itibariyle, satıma konu araç halen davacı/alıcının elinde bulunmaktadır (direnme kararından sonra temyiz aşamasında teslim edilmiştir).
    Görüldüğü üzere, hakim kararıyla tarafların edimlerinin aynı anda ifası söz konusu olduğuna göre, asıl edim (borçlunun yükümlülüğü bakımından satım bedeline ilişkin para borcu) muaccel hale gelmeden, bu tarihten önce borçluyu temerrüde düşürmeye yönelik olarak gönderilen ihtar da, hukuki bir sonuç doğurmaya yeterli ve elverişli sayılamaz. Dolayısıyla, bu ihtar esas alınarak asıl edimin muaccel hale gelmediği bir dönemden başlamak üzere, temerrüt faizine de, hükmedilemez.
    O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da, benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.09.2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

    .
                                        


     
    .

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi