Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.05.2009 gün ve 2008/905 E- 2009/417 K. Sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 15.06.2010 gün ve 2010/7562-8640 sayılı ilamı ile;
(“...Davacı, davalı abonenin, 03.08.2000-17.09.2004 tarihleri arasında tahakkuk eden elektrik tüketim bedellerini ödemediğini, alacağın, gecikme faizi ve KDV’si ile birlikte tahsili için başlatılan icra takibine de itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, %40 inkar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, aboneliğe ilişkin konutta oturmadığını, davacıya borçlu olmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının asıl alacakla ilgili açmış olduğu davanın kabulüne, 2.505,93 TL’ye yönelik davalının itirazının iptaline, takibin talepname koşulları ile devamına, 1.002,37 TL %40 inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir eda davasıdır. Somut olayda davacı dava dilekçesinde, harca esas değer olarak asıl alacak miktarı olan 2.505,93 YTL’yi göstermiş ise de, dilekçe içeriğinden, asıl alacağın gecikme faizi ve KDV’si ile birlikte tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, asıl alacakla birlikte, takipte talep edilen ve iş bu davanın konusu içinde kalan işlemiş faiz ve KDV ile ilgili olarak da olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken, yanlış değerlendirmelerle davacının “sadece asıl alacak miktarıyla ilgili olarak itirazın iptali davası açtığı” kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir...”)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı/alacaklı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı/alacaklı BEDAŞ vekili, davalı/borçlu aboneye yönetmelik hükümlerinde yer alan esaslar çerçevesinde belirlenen borç miktarının tebliğ edildiği, davalının takibe ve ferilere itiraz ettiği, iddiasıyla, itirazın iptaline ve borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, asıl alacakla ilgili davanın kabulü ile 2.505,93 TL"ye yönelik davalı/borçlunun itirazının iptaline, takibin talepname koşullarıyla devamına ve 1.002,37 TL %40 icra inkar tazminatının davalı/borçludan alınıp davacı/alacaklıya verilmesine, karar verilmiştir.
Davacı/alacaklının temyizi üzerine karar, Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece, davacı/alacaklının dava dilekçesinde, dava değerini 2.505,93 TL olarak belirlediği ve işleyecek faiz ve KDV kalemlerine yönelik bir itirazın iptali talebinin olmadığı,harcı yatırılmayan ve dava dilekçesinde talep edilmeyen istemle ilgili hüküm kurulmasının HMUK’nun 74. maddesine aykırılık teşkil edeceği, gerekçesi ile önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı/alacaklı vekili getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; takip talebi, borçlunun takibe itiraz dilekçesi ve dava dilekçesi dikkate alındığında, davanın sadece asıl alacağa mı yoksa bununla birlikte işlemiş faiz ve KDV kalemlerine mi ilişkin olduğu, noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere davanın açılması sırasında iki türlü harç alınmaktadır. Başvuru harcı dava açılırken peşin olarak ödenmesi gereken maktu bir harçtır. Karar ve ilam harcı ise, maktu ve nispi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Harç devletin mahkemeler aracılığı ile yaptığı adli hizmete ondan yararlananların katkısıdır. Ancak yasada belirlenen durumlarda harç alınabilir. Diğer bir deyimle kanunsuz harç alınamaz ve eksik olan harç tamamlanmadan işlem yapılamaz.
Harcın kimden alınacağı konusu, 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun “Mükellef” başlığını taşıyan 11.maddesinde düzenlenmiş; bu madde ile, genel olarak yargı harçlarının, davayı açan veya harca konu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce ödenmesi yükümlülüğü getirilmiştir.
492 sayılı Harçlar Kanunu"nun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28.maddesinin 1.fıkrasında aynen “(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir” denildikten sonra 23/07/2010 gün ve 6009 S.K/18.maddesi ile değişik (a) bendinde “Karar ve ilam harcı” alt başlığı ile “Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.”düzenlemesine yer verilmiştir.
Aynı Kanunun “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32.maddesinde ise, “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.”hükmü getirilmiştir.
Yukarıda belirtilen madde hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ile maktu başvuru harcı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Nitekim, 492 Sayılı Kanun"un 29.maddesinde, yargılama sırasında tesbit olunan dava değerinin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için yargılamaya devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 409 uncu maddesinde de gösterilen süre içinde dosyanın işleme konulmasının noksan olan harcın ödenmesine bağlı olduğu belirtildiğine göre, dava açıldığında yatırılması gereken başvurma harcı ile peşin karar ve ilam harcının hiç yatırılmaması halinde de, aynı şekilde anılan harçlar ilgilisince ödenmedikçe davaya devam edilmesi olanağından söz edilemez.
Şu hale göre; karar ve ilam harcı maktu ise tamamı, nispi ise dörtte biri dava açılırken davacı tarafından peşin olarak ödenmelidir. Peşin olarak dörtte biri ödenecek olan nispi karar harcı, dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden hesaplanacaktır.
Ancak mahkeme davacının dava dilekçesinde belirlediği hakkın niteliği ve değeri ile bağlı olmadığı gibi hakkın niteliğini ve değerini resen araştırması gereklidir. Bir başka deyişle maktu harca tabi bir iş olduğunu söyleyen davacının bu nitelendirmesi ile mahkeme bağlı değildir. Mahkemenin dava konusu hakkın mal varlığı hakkı (dava konusunun belirli bir değerle ilgili ) olduğu kanısına varması halinde bu hakkın değerini takdir etmesi ve karar ve ilam harcını bu değer üzerinden hesaplayarak, davacıya tamamlattırması gerekir.
Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamayacağına göre, davanın başında alınmış olan karar ve ilam harcının noksan olduğu, sonradan, anlaşılırsa noksan karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunup, takibi işlemler yapılamaz.
Yargılama sırasında, dava konusunun değerinin dava dilekçesinde bildirilenden daha fazla olduğu anlaşılır veya mahkemece tespit edilirse, yalnız o oturum için davaya devam edilerek ondan sonraki oturuma kadar noksan değer üzerinden harç tamamlanmadan davaya devam olunamaz. Peşin harç ve ilamın tamamlanmamasının müeyyidesi ise dosyanın işlemden kaldırılmasıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davacı/alacaklı takip talebinde asıl alacak ve fer’ilerini kalem kalem göstererek toplam 7.891,15 TL üzerinden icra takibi başlatmıştır.
Davalı/borçlu, ödeme emrine karşı verdiği itiraz dilekçesinde, böyle bir borcu olmadığını, asıl alacak ve ferilerine itiraz ettiğini bildirerek, borcun tamamına itiraz edip; takibin durdurulmasını talep etmiştir.
Bu itirazın hükümden düşürülmesi ve takibin devamı için mahkemeye başvuran davacı vekili dava dilekçesinde dava değerini “2.505,93 TL” olarak göstermiş ise de, dilekçe içeriğinde açıkça takibe ve ferilerine yapılan itirazın yersiz ve mesnetsiz olduğunu ileri sürerek, itirazın iptalini istemiştir.
Davacı bu iddia ile açtığı ve değerini 2.505,93 TL üzerinden gösterdiği davasında nispi karar ve ilam harcını da bu değere göre yatırmış; mahkemece de, bu harç dikkate alınarak, gösterilen bu dava değeri üzerinden karar verilmiştir.
Oysa, yukarıda da açıklandığı üzere takip talebi, ödeme emri, davalı/borçlunun itirazı ve dava dilekçesi dikkate alındığında davacı/alacaklının, borçlunun icra takibinin tamamına yönelik itirazının iptalini istediği, icra takip miktarının takip tarihi itibariyle 7.891,15 TL olduğu ve dilekçe kapsamına göre de dava değerinin gerçekte bu miktar olduğu belirgindir.
Hal böyle olunca, mahkemece, yukarıda ayrıntısıyla açıklanan olgular gözetilerek eksik alınan nispi karar ve ilam harcının tamamlanması için davacı/alacaklı vekiline süre verilmesi; harcın tamamlanması halinde itirazın asıl alacak ve ferilerine yönelik olduğu kabul edilerek, 7.891,15 TL dava değeri üzerinden değerlendirilip, sonucuna göre bir karar verilmesi; tamamlanmaması halinde ise, şimdiki gibi harcı yatırılan miktar üzerinden karar verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, direnme kararının, Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerle bozulması gerekir.
S O N U Ç : Davacı/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.09.2011 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.