Esas No: 2011/12-523
Karar No: 2011/567
Karar Tarihi: 28.09.2011
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/12-523 Esas 2011/567 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir 8.İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14.04.2010
NUMARASI : 2010/312 E-2010/449 K.
Taraflar arasındaki “şikayet” kanun yolundan dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 8.İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11.02.2009 gün ve 2009/170 E-2009/158 K.sayılı kararın incelenmesi şikayetçi/üçüncü kişi vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 28.12.2009 gün ve 200918266-26484 sayılı ilamı ile;
(“...Hukuk davalarında olduğu gibi, icra takibinin taraflarının da taraf ehliyetine sahip olmaları gerekir. Yalnız gerçek ve tüzel kişilerin taraf ehliyeti vardır.
Somut olayda İİK’nun 85/1.maddesi uyarınca düzenlenen haciz müzekkeresinin muhatap “İzmir İl Sağlık Müdürlüğü” olarak gösterilmek suretiyle anılan müdürlüğe tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. 3.şahıs olarak kendisine haciz müzekkeresi gönderilen İzmir il Sağlık Müdürlüğü Sağlık Bakanlığına bağlı bir birim olup, anılan Bakanlıktan ayrı bir tüzel kişiliği bulunmadığından taraf (pasif husumet) ehliyeti yoktur. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup, süresiz şikayete tabidir. Mahkemece taraf (pasif husumet) ehliyeti yokluğu nedeniyle şikayetin kabulüne ve haciz müzekkeresinin iptaline karar verilmesi gerekirken istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir...”)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Şikayetçi/üçüncü kişi Sağlık Bakanlığı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstek, icra müdürlüğü işlemini şikayete ilişkindir.
Şikayetçi/üçüncü kişi Sağlık Bakanlığı vekili, birinci haciz ihbarnamesinin İzmir İl Sağlık Müdürlüğü"ne tebliğ edildiğini, tebligat yapılan birimin tüzel kişiliği olmadığını, bu sebeple haciz ihbarnamesinin tebliğinin usulsüz olduğunu, ifadeyle haciz ihbarnamesinin iptaline karar verilmesini şikayet yoluyla istemiştir.
Mahkemece, şikayete konu takipte İcra Müdürlüğünce İzmir İl Sağlık Müdürlüğüne haciz ihbarnamesi değil haciz müzekkeresi gönderildiği, haciz müzekkeresi gönderilen kurumun tüzel kişiliği haiz olması gerekmediği, dolayısıyla İcra Müdürlüğünce yapılan işlemde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, gerekçesi ile şikayetin reddine karar verilmiştir.
Şikayetçi/üçüncü kişi vekilinin temyiz istemi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçeyle bozulmuştur.
Mahkemece, önceki gerekçeler yanında, İİK’nun 85/1 maddesi göz önünde tutulduğunda haciz müzekkeresi gönderilen kurumun tüzel kişiliğinin bulunmasının zorunlu olmadığı, gerekçesi ile önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize şikayetçi/üçüncü kişi vekili getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, icra müdürlüğünce üçüncü kişiye gönderilen yazının hukuki niteliğinin tespiti, varılacak sonuca göre, bu yazının muhatabı İl Sağlık Müdürlüğünün pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı, noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak, öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında ve “haciz müzekkeresi” ile “haciz ihbarnamesi” Kanunda ayrı ayrı düzenlenmiş olmakla her ikisinin özellikleri ve hukuki niteliklerinin ortaya konulmasında ve somut olay yönüyle de icra müdürlüğünce gönderilen yazının hangi niteliği taşıdığının belirlenmesinde yarar vardır:
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Taşınır Ve Taşınmaz Malların Haczi” başlıklı 85.maddesinde:
“Borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır mallariyle taşınmazlarından ve alacak ve haklarından alacaklının ana, faiz ve masraflar da dahil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı haczolunur.
(Değişik fıkra: 09/11/1988-3494/8 md.) Borçlu yahut borçlu ile birlikte malı elinde bulunduran şahıslar, taşınır mal üzerinde üçüncü bir şahsın mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakkının bulunması veya taşınır malın üçüncü şahıs tarafından haczedilmiş olması halinde bu hususu haciz yapan memura beyan etmek ve beyanının haciz tutanağına geçirilmesini talep etmek, haczi yapan memur da borçluyu yahut borçlu ile birlikte malı elinde bulunduran şahısları bu beyana davet etmek zorundadır. Bu tür mallar ile üçüncü şahıs tarafından ihtiyaten haciz veya istihkak iddia edilmiş bulunan malların haczi en sonraya bırakılır.
Ancak haczolunan taşınmaz artırmaya çıkarılmadan borçlu borcun itfasına yetecek taşınır mal veya vadesi gelmiş sağlam alacak gösterirse taşınmaz üzerinde haciz baki kalmak üzere önce gösterilen taşınır veya alacak da haczolunur.
Şu kadar ki, bu suretle mahcuz kalan taşınmazın idare ve işletmesine ve hasılat ve menfaatlerine icra dairesi müdahale etmez.
Hasılatı paraya çevirme masraflarını ve icabında muhafaza ve idare masraflarını tecavüz etmeyeceği muhakkak olan şeyler haczolunmaz.
Haczi koyan memur borçlu ile alacaklının menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükelleftir.”
Aynı Kanunun “Mahcuz Malları Muhafaza Tedbirleri” üst başlığı altında “Alacaklar Ve Üçüncü Şahıs Elinde Haczedilen Mallar Hakkında” alt başlıklı 89.maddesinde de:
“Hamiline ait olmıyan veya cirosu kabil bir senetle müstenit bulunmıyan alacak veya sair bir talep hakkı veya borçlunun üçüncü şahıs elindeki taşınır bir malı haczedilirse icra memuru; borçlu olan hakiki veya hükmi şahsa bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödiyebileceğini ve takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığını veya malı elinde bulunduran üçüncü şahsa bundan böyle taşınır malı ancak icra dairesine teslim edebileceğini, malı takip borçlusuna vermemesini, aksi takdirde malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağını bildirir (Haciz ihbarnamesi).Bu haciz ihbarnamesinde, ayrıca 2,3 ve 4"üncü fıkra hükümleri de üçüncü şahsa bildirilir.
Üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce borç ödenmiş veya mal istihlak edilmiş veya kusuru olmaksızın telef olmuş veya malın borçluya ait olmadığı veya malın kendisine rehnedilmiş olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise, keyfiyeti, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine yazılı veya sözlü olarak bildirmeye mecburdur.
(Değişik fıkra: 17.07.2003-4949 S.K./22. md.) Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur. Bu süre içinde 106 ncı maddede belirtilen süreler işlemez. Bu davada üçüncü şahıs, takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispat etmeye mecburdur. Üçüncü şahıs açtığı bu davayı kaybederse, mahkemece, dava konusu şeyin yüzde kırkından aşağı olmamak üzere bir tazminata mahkum edilir. Bu fıkraya göre açılacak menfi tespit davaları maktu harca tabidir.
Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahsın 338"inci maddenin 1"inci fıkrası hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini istiyebilir. İcra mahkemesi, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder.
Üçüncü şahıs, kusuru olmaksızın bir mani sebebiyle müddeti içinde haciz ihbarnamesine itiraz etmediği takdirde 65"inci madde hükmü uygulanır. (Değişik cümle: 17.07.2003-4949 S.K./22.md.) Her halde üçüncü şahıs, borçlu ile kötü niyetli alacaklıya karşı dava açarak ödemek zorunda kaldığı paranın veya teslim ettiği malın iadesini isteyebilir.
Malın teslimi mümkün olmazsa, alacaklı icra mahkemesine müracaatla değerini üçüncü şahsa ödetmek hakkını haizdir.
Haciz ihbarnamesi, bir hükmi şahsın veya müessesenin merkez ve şubelerinden hangisine tebliğ edilmiş ise, beyanda bulunma mükellefiyeti yalnız ihbarnameyi tebellüğ eden merkez veya şubeye aittir.
Üçüncü şahsın beyanı hiçbir harç ve resme tabi değildir.
Bu madde hükmü, memuriyeti hasebiyle hakikate muhalif beyanda bulunan memurlar hakkında da uygulanır.”
hükümleri yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemelerde geçen haciz, cebri icra organı tarafından yapılan, devlete ilişkin bir hakimiyet tasarrufu olup, icra takibinin konusu olan belli bir para alacağının ödenmesini sağlamak için, bu yolda istemde bulunan alacaklı lehine, söz konusu alacağı karşılayacak miktar ve değerdeki borçluya ait mal ve haklara, icra memuru tarafından hukuken el konulmasıdır.
Borçlu hakkında takibin kesinleşmesinden sonra alacaklının İİK’nun 78 ve müteakip maddeleri uyarınca borçlunun hak, alacak ve malları üzerine doğrudan doğruya haciz konulmasını, bu kapsamda İİK’nun 85/1 maddesi uyarınca “haciz müzekkeresi” yazılmasını isteme hakkı vardır.
Öte yandan borçluya ait taşınır ve taşınmaz mallar dışında borçlunun üçüncü şahıs nezdindeki hak ve alacağının da İİK’nun 89.maddesi gereğince haczi mümkündür. Sözü edilen haciz işlemleri İcra İflas Kanunu’nda farklı düzenlemeye bağlanmış olup, sebep ve sonuçları değişiklik arz etmektedir.
Alacaklı, İİK’nun 89.maddesi gereğince borçlunun üçüncü kişide bulunan hak ve alacağın haczini icra dairesinden talep edebilir. Bu durumda ilgiliye icra dairesi tarafından İİK’nun 89.maddesinde belirtilen şartları ihtiva eden bir “haciz ihbarnamesi” gönderilir. Söz konusu ihbarname kendisine tebliğ edilen üçüncü kişi, nezdinde borcu karşılayacak miktarda hak ve alacağın mevcut olması halinde; haciz ihbarnamesinde belirtilen borç miktarı kadar, borçlunun alacak veya sair haklarına haciz şerhi konulacak ve durum ilgili icra müdürlüğüne ihbarnamenin tebliğinden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak bildirilecektir.
Üçüncü şahıs; takip borçlusuna borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce borç ödenmiş veya mal istihlak edilmiş veya kusuru olmaksızın telef olmuş veya malın borçluya ait olmadığı veya malın kendisine rehnedilmiş olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu iddiasında ise bu iddiayı belirterek keyfiyeti, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra müdürlüğüne yazılı veya sözlü olarak bildirecektir. İtiraz edilmesi halinde üçüncü kişiye ikinci haciz ihbarnamesi gönderilmeyecektir.
Birinci haciz ihbarnamesine hiç cevap verilmemesi veya yedi (7) günlük kanuni süre içinde cevabın ait olduğu icra dosyasına ulaşmaması halinde, yukarıda açıklandığı üzere, takip konusu olan ve birinci haciz ihbarnamesinde yazılı borç miktarı üçüncü kişinin zimmetinde sayılacak, yani borçlunun gerçekte üçüncü kişi nezdinde herhangi bir mevduat hak ve alacağı varolmamasına rağmen, alacağın varlığı kabul edilmiş sayılacaktır.
Bunun üzerine üçüncü kişiye ikinci bir ihbarname gönderilerek bu ihbarnamede, birinci haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz etmemiş olması nedeniyle borcun zimmetinde sayıldığı, ikinci ihbarnamenin tebliğinden itibaren yedi gün içinde borcu ilgili icra müdürlüğüne ödemesi gerektiği, aynı süre içinde takibin yapıldığı yer mahkemesinde takip alacaklısı aleyhine menfi tespit davası açabileceği, dava açmaz ya da dava açtığını belirten belgeyi yedi gün içinde icra müdürlüğüne ibraz etmez ise zimmetinde sayılan borcu icra müdürlüğüne ödemesi gerektiği aksi takdirde icra yolu ile tahsil edileceği ihtar olunacaktır.
Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse; alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek, İİK’nun 338.maddenin 1. fıkrası hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebilir.
Bu yasal prosedür ile aksine hareket halinde üçüncü kişinin cezalandırılması ve tazminata mahkum edilmesine ilişkin sonuçları dikkate alındığında “haciz ihbarnamesi”nin muhatabı olan üçüncü kişinin tüzel kişiliğinin bulunmasının zorunluluğu ortadadır.
“Haciz müzekkeresi (yazısı)” ise yukarıda metni aynen aktarılan İİK’nun 85.maddesinde düzenlenmiştir. Bu hüküm ile alacaklıya borçlunun taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişiler elinde bulunan hak ve alacaklarından asıl alacak ve ferilerini karşılayacak kadar miktarın haczedilmesi imkanı tanınmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 79/1 maddesi gereğince; alacaklının haciz talebi üzerine, icra dairesinin, haciz talebinden itibaren en geç üç gün içinde haczi yapması gerekir. Aynı Kanunun 85/1.maddesi hükmüne göre de; icra müdürü, borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta olan menkul mallarıyla gayrimenkullerinden ve alacak ve haklarından alacaklının ana, faiz ve masraflarda dahil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı haczedecektir.
Kanunun gerek 79.maddesi, gerekse de 85.maddesinde yer alan hükümlerden ortaya çıkan sonuç, icra müdürüne haciz uygulaması konusunda bir takdir yetkisi tanınmadığıdır. Gerçekten de, 79.madde kesin bir ifadeyle icra dairesinin haczi yapacağından, 85.madde ise maddede belirtilen yasal koşullar altında borçlunun mal ve haklarının haczolunacağından söz etmektedir. 85. madde sadece, “alacaklara yetecek miktarın” saptanması konusunda icra müdürüne bir takdir hakkı tanımaktadır (Hukuk Genel Kurulu’nun 31.03.2004 gün ve 2004/12-202 2004/196 sayılı kararı).
Görülmektedir ki, işlem tarzı ve sonuçları itibariyle farklılık arz eden haciz müzekkeresi ile haciz ihbarnamesi arasında, amaç yönünden önemli bir fark bulunmamaktadır. Her iki işlemde de amaç, sonuçta borçlunun üçüncü kişide bulunan parasına, alacak senetlerine, hisse senetlerine, menkullerine vs. haciz koymaktır.
Haciz ihbarnamesi, belli prosedürü olan ve sonucunda bazı mükellefiyetler getiren bir işlem iken, haciz müzekkeresi ise kısa yoldan yapılan bir haciz işlemidir. Sonuçları bakımından üçüncü kişi ve alacaklı açısından farklılıkları var ise de borçlu açısından her iki işlemin herhangi bir farkı yoktur. Alacaklı da her iki işlem sonucunda hak ve alacağın varlığı halinde, bu işlemler yoluyla borca yeter kısmını haczederek, daha çabuk veya biraz daha geç amacına ulaşacaktır.
Üçüncü kişi açısından bakıldığında ise, her iki işlem arasında gerek prosedürleri, gerekse de öngörülen yaptırımlar ile sonuçları açısından farklılık bulunmaktadır.
Borçlunun üçüncü kişide hak ve alacağı varsa üçüncü kişiye gönderilen haciz yazısı birinci haciz ihbarnamesindeki şartları ihtiva etmese bile geçerli ve yeterli olup, borçlunun hak ve alacağı haczedilmiş sayılacaktır. Haciz tebliğ yazısını alan üçüncü kişi, artık borçluya ödeme yapamayacaktır. Sadece İcra müdürlüğüne ödemede bulunabilecektir. Borçlunun, üçüncü kişide hak ve alacağı yok ya da borca yeterli değil ise, işte o zaman haciz yazısı ile 89/1 haciz ihbarnamesi arasındaki özellik ortaya çıkacaktır. Yani üçüncü kişide hak ve alacağı bulunmaması halinde İİK`nun 89. maddesindeki koşulları taşımayan haciz yazısı ile anılan maddedeki sonuçlar doğmayacak ve borç üçüncü kişinin zimmetinde sayılamayacaktır. Haciz yazısını alan üçüncü kişide borçlunun hak ve alacağı yoksa belirli bir süre içerisinde bunun icra müdürlüğüne bildirilmesi mükellefiyeti bulunmamaktadır. Haciz yazısını alan üçüncü kişinin yapacağı işlem hak ve alacak varsa üzerine haciz koymak ve artık borçluya ödeme yapmamaktır.
Haciz müzekkeresi (yazısı) ile haciz ihbarnamesine ilişkin bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde:
Alacaklı Izrap Alkollü Alkolsüz İçecekler San Tic Ltd Şti tarafından, dava dışı gerçek kişiler aleyhine kambiyo senedine mahsus haciz yolu ile takip başlatılmıştır.
Takibin kesinleşmesi üzerine, alacaklı vekili, kurum nezdindeki hak ve alacakların haczi için İzmir İl Sağlık Müdürlüğü’ne, İl Sosyal Güvenlik Müdürlüğü’ne ve Defterdarlık İl Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasını istemiştir.
Bu istem üzerine, icra müdürlüğü tarafından İl Sağlık Müdürlüğüne müzekkere yazılmış; borçlunun kurum nezdindeki hak ve alacaklarına haciz konulması ve bu miktarın dosyaya gönderilmesi istenilmiştir.
Dava konusu yazının açıklanan bu niteliği itibariyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 85/1.maddesinde düzenlenen haciz müzekkeresi olduğu tartışmasızdır.
Haciz müzekkeresinin yukarıda açıklanan niteliği ve sonucu dikkate alındığında muhatap kişinin tüzel kişiliğinin bulunması gerekli değildir. Haciz müzekkeresine muhatap olan kurumun yapacağı işlem, yeterli miktarda alacağı varsa bunun üzerine haciz koymaktan ibarettir. Tüzel kişiliği olmadığı halde alacaklısına para ödeme yetkisi bulunan kurumların ise, haciz müzekkeresinde belirtilen miktar üzerine haciz konulması işlemini yapmasında, tüzel kişiliğin bulunmasına gerek bulunmamaktadır.
Bu nedenle; yerel mahkemenin aynı gerekçelerle şikayeti reddetmiş olması usul ve yasaya uygun olup; direnme kararının onanması gerekir.
S O N U Ç : Şikayetçi/üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 28.09.2011 gününde oybirliği karar verildi.